19Temmuz 2022 Salı 16:32 tarihinde eklendi. Avukat Kürşat Ergün,''Son günlerde sıkça karşılaşılan sorunlardan biri; online mecralar üzerinde oynanan online oyunlar esnasında çocuklara yönelik pedofili, cinsel istismar gibi fiillerin yoğun bir Değerlikardeşimiz, Fıkıh açısından teorik olarak bebek de yüzellilik ihtiyar da evlenebilir. Ancak evlilik hayatında problem olabilecek derecedeki yaş farklılıklarına kefâet (denklik) açısından bu konuda dikkat edilmelidir.İslâmda evlenmenin faydaları olarak, huzur bulmak (Rûm, 30/21), insan neslini sürdürmek (el-Hindî XVI/276)"Evlenin, çogalın. Çünkü ben ederken erkekler daha hareketli oyunlarda kendini gösterebilir. 7. Kitle İletişim Araçları: Çocuklar için kitle iletişim araçları önemli yer tutar. Yaş ilerledikçe oyun ve oyuncak seçimi değişebilir. Günümüz birçok çocuk oyun terapisi alarak psikolojik destek görmektedir. Oyun terapi odasında çocuğun kurduğu Sünnetsırasında 4 yaşındaki çocuğun cinsel organı kesildi Psikolojisi bozulmuş çocuğumun" şeklinde konuştu. (2.000) erkek, (500) kadın olmak üzere toplam (2.500) öğrenci İşteerkek çocukları kaç yaşında sünnet olmalı sorusunun yanıtı. Şifalı Bitkiler – Şifalı Bitkilerin Faydaları – İbrahim Gökçek Şifalı Bitkiler ve Alternatif Tıp Hem erkek çocuklarını sünnet ettirme yaşı, çocuğun psikolojisi açısından manâlı ve kuşkusuz göz ardı edilmemesi gereken bir husustur. cash. Gelişimsel Seyir Çocukların yaşayacakları gelişim özellikleri ve değişimler, kişisel farklılıklar gösterse de genel olarak öngörebileceğimiz bir seyir izler. Yetişkinler olarak bu değişimleri bilmek ve farkında olmak, hem kaygılarımızı gidermek hem de onlara destek olmak için önemlidir. 8-9 yaş çocukların erken çocukluk döneminden çıkıp, kendilerini tanıma, üst düzey sosyal ve bilişsel becerilere sahip olmaya başladıkları, tüm bedensel enerjilerinin artık öğrenmeye yönelmeye başladığı okul çağına girdikleri ilk yılları kapsar. Bu yaş çocukları artık günlük becerilerinde kendilerine yetebilmektedir. Akran grupları ile öğretmenleri, erken çocukluk dönemine kıyasla hayatlarında, aldıkları kararlar ve duygu durumlarında çok daha fazla öneme sahiptir. Bu gelişim süreci de daha önceki dönemlerde olduğu gibi bilişsel, fiziksel, sosyal ve dil boyutundaki değişim ve olgunlaşmadan GelişimNesnelerin kitle, hacim, sayı gibi özelliklerini kavramları öğrenebilirler. Bu dönemde maddenin korunması, ağırlıkların korunması ilkelerini kazanırlar. Örneğin; geniş bir bardakta bulunan suyu, uzun bir bardağa doldurduğumuzda, miktarının değişmediğini söyleyebilirler. Bu çağdaki çocuklar bir olayı diğer insanın gözüyle görebilmeye başlarlar. Öğrenmenin en hızlı olduğu kavramı gelişmeye başladığı zaman çocukta basit bir saat kavramı vardır, ancak takvimi, ayları, haftaları ve günleri öğrenmesi belirli bir gelişim basamağına geldiğinde gerçekleşir. Yetişkinlerin algıladığı anlamda zaman kavramı çocuklarda ortalama 10 yaşlarında kazanılır. Pratik çözümler gerektiren durumlarda mantıklı düşünceler ileri sürebilirler. Sebep-sonuç arasındaki ilişkiyi anlamaya başlarlar. Doğa ile ilgili konuları anlamaya başlarlar. Canlı cansız ayrımını yapabilirler. İlköğretimin ilk yıllarında çocuklar, doğal sayıları önce ezbere sayarlar, daha sonra sayı kavramını Gelişimi Zihinsel gelişime paralel olarak dil gelişimi de hızlıdır. Sekiz-dokuz yaş civarında çocukların kelime hazineleri oldukça genişler. Sözcük dağarcıkları ortalama üç bin kelime olmuştur. Karmaşık cümleler kurabilirler. Fikir alışverişi yapabilirler. Konuşmaktan ve tartışmaktan hoşlanırlar. Duygularını yalın bir dille ifade GelişimBüyüme ilk çocukluk yıllarına göre yavaşlamıştır. Gelişimin daha çok kol ve bacaklarda hızlı olduğu görülür. Küçük kaslar gelişimini bu dönemin başlarında çocukların el- göz koordinasyonu tam olarak gelişmediğinden dolayı resim, el işi, düzgün yazı yazma gibi etkinliklerde zorlanabilirler. Yedi-sekiz yaş çocuklarının görme yeteneğinin tam gelişmemiş olmasından dolayı ince uçlu kalem kullanırken ve küçük puntolu yazı okurken dönemde çocuklarda kalıcı dişler çıkmaya başlar. Enerjiktirler. Fiziksel aktiviteler daha önemli olmaya başlar.,Sosyal GelişimEn önemli duygusal ihtiyaç; sevilme, beğenilme ve başarılı olma duygusudur. Üretmekten ve yaptıkları işlerden zevk almaya anladıklarında, mutlu olurlar. Başarısız olduklarında hayal kırıklığına uğrarlar ve hayali başarılara sığınabilirler. Bu dönemde çevresindeki kişilerin tutumuna göre çocuğun benlik saygısı gelişir. Esnek düşünme becerisini kazanamadıklarından dolayı inatçı davranışlar gözlemlenebilir. Paylaşma bilinci artmaktadır. Bağımsız olma ihtiyacı kimi zaman inatçı ve isyankar tavırlar sergilemelerine neden olabilir. Arkadaş ilişkilerinde olumlu gelişmeler gözlenir. Sırdaş olmak bu dönemde çok önemlidir ancak henüz gerçek anlamda sır tutamazlar. Kız ve erkek çocukların ilgi ve oyunları belirgin derecede davranışlarını değerlendirmeye ve başkalarının yerine kendilerini koyabilmeye başlarlar. Öğrenme YaklaşımlarıAşağıda bireylerin yatkınlıklarının olduğu zeka türleri ve içeriklerine yer verilmiştir. Araştırmalar her bir çocuğun kendine özel bir öğrenme yöntemi ve kapasitesi olduğunu göstermektedir. Siz de çocuğunuzun aşağıdaki zeka türlerinden hangisine yatkın olduğunu keşfetmeye çalışabilirsiniz. Yaş aldıkça, sizin de desteğiniz ile çocuklar yeni bilgileri hız ve kolaylıkla edinebilmektedir, ancak asıl önemli olan çocuklara öğrenme hevesi ve merakı aşılamak değil mi? Peki bunu sağlamak erken yaşlarda mümkün mü?Anne baba olarak neler yapabilirsiniz bir bakalımSizin sunduklarınız arasından tercih hakkı tanıyın. Başarılarını değil, çabasını takdir edin. Sorduğu sorulara bıkmadan, usanmadan, daha küçüksün’ demeden yanıt verin. Kitap okumayı sevin. Ancak böylelikle yeni bilgiler edinme merakı olan bireyler ile kıyaslamayın. Düşmesine, pislenmesine ve oyuncaklarını söküp, yeniden birleştirmeye çalışmasına izin verin. Doğada zaman geçirmesini işin bitirilmesi ile ilgili kararlı ve ödülden kaçının. İyi ve kötü davranışları ile ilgili, her iki tarafta soğukkanlı olduğu bir zamanda durum ile ilgili sohbet edin. Koşulsuz sevin ve sizin istediklerinizi yapması için zorlamayın. Kendi istediklerinin arkasından gitmesi için yüreklendirin. Eğitime yeni bir yaklaşım getiren Çoklu Zekâ Kuramı Harward Üniversitesi öğretim üyelerinden Howard Gardner tarafından geliştirilmiştir. Çoklu zeka kuramında, bireydeki tek zekâ “IQ” durumuna karşılık birçok zekâ alanları ve yetiler bileşiminin var olduğunu, bunlarında geleneksel kalıplaşmış sınavlar ile ölçülemeyeceğini bireylerin sadece yetenekli oldukları bir alanda uzmanlaşmaları yerine, sahip oldukları çoklu zekâ dilsel, mantıksal, uzamsal, müzikal, bedensel, sosyal, öze dönük, doğa ve moral zekâ alanlarında bireylerin uygun ve kapsamlı eğitimlerle geliştirilmelerini, teşvik edilmelerini sağlaması gerektiği savunulmaktadır. ÇOKLU ZEKA ALANLARIMatematiksel-Mantıksal KapasiteSayıları etkili bir şekilde kullanabilme, neden-sonuç ilişkisinden varsayımlar oluşturma, sorgulama ve soyut işlemler yapabilme KapasiteGörsel araştırma, fark etme, zihinsel benzeştirme, uzamsal akıl yürütme, hayalleri gerçekleştirme, içsel ve dışsal benzetmeleri birleştirme yetenekleridir. Müziksel-Ritmik işitsel KapasiteMüzik formlarını algılama, ayırt etme ve müzikle ifade etme yetenekleridir. Bedensel-Kinestetik KapasiteBireyin düşünce ve duygularını anlatmak için vücudunu kullanması, ellerini kullanarak yeni şeyler üretmesi yeteneğidir. Bir problemi çözmek, bir model inşa etmek veya bir ürün meydana getirmek için vücudunun belli organlarını kullanabilme KapasiteÇevresindeki insanların duygularını, isteklerini ve ihtiyaçlarını anlama, ayırt etme, onlarla etkili iletişim kurabilme yeteneğidir. Kişisel İçsel KapasiteKendini tanıma ve kendisi hakkında sahip olduğu bu bilgi ve anlayış ile uyumlu davranışlar sergileme yeteneğidir. Doğaya İlişkin KapasiteYaşayan canlıları tanıma, onları belli karakteristik özelliklerine bağlı olarak sınıflandırma ve diğerlerinden ayırt etme yeteneğidir. Sözel-Dilsel ZekaBireyin dile ait kavramları sözlü ya da yazılı olarak etkili bir biçimde kullanabilme stili ile zeka arasında herhangi bir bağ yoktur. Her birey birbirinden farklı tarz ve hızda öğrenir. Ancak herkesin daha kolay öğrendiği bir yöntem ve alan mevcuttur. Kişiler sadece bir alana yatkın veya bir şekilde öğrenebilir değillerdir. Birden fazla zeka alanına dair kapasiteye ve öğrenme yöntemine sahip olabilirler. Kişiler genellikle üç yolla bilgi edinirler; görsel, işitsel ve kinestetik. Birden fazla ve hatta bu saydığımız üç yolunda kullanılması ile bilgiyi daha kolay işleyen/edinen çocuklar klasik okul sisteminde zorlanabilir ya da yanlış/haksız yere yaramaz ya da tembel olarak etiketlenebilirler. Ne yazık ki çocuklar farklı öğrenme türleri keşfedilemediğinden, birçok eleştiri ve etiketlenme ile sıkça ne demek mi?Düşünün ki sizin çocuğunuz 1. Sınıfta okuma yazma öğrenmeye çalışan bir çocuk olduğunu varsayalım. dokunsal/kinestetik yolla öğrenebilen bir çocuk ve yeni konular okulda öğretmen tarafından anlatılmakta evde de sizin yönlendirmeniz ile okuyup, tekrar etmekte. Ancak çocuğunuz geçen zamana rağmen rakam ve sayıları doğru isimlendirmekte ve düz yazmakta güçlük çekiyor. Şimdi bu çocuk büyük ihtimalle okul ve evde öğrenemediği için daha çok okuma ve yazmaya zorlanıyor. Zorlandıkça ve yapamadıkça gittikçe öğrenmeye hevesini kaybetmeye ve isteksizlik yaşamaya başlıyor. Çevresindeki yetişkinler tarafındansa Dikkatsiz’, İlgisiz’, Yaramaz’, Öğrenemiyor’ gibi etiketlemelere başlıyor ve ailenin de bunlar ile ilgili kaygı düzeyi gittikçe artıyor. Peki ya, resmi tam göremiyorsak, çocuğun yaşadığı duruma dair İlgisiz’ ve Dikkatsiz’ olan bizlersek?! Evet gerçek bu. Gözümüzden kaçan bu çocuğun nasıl öğrendiği gerçeği. Bu çocuk dokunmak istiyor. Suya, kuma, çamura yazma ihtiyacı duyuyor rakamları ve harfleri. Önce parmağı ile üzerinden geçmek, sonra daha büyük boyutta yazmak, sonra zamanla yazdığı ses ve harflerin beklenen küçüklükte yazmasına izin verilmesini istiyor. Belki diğerlerinden daha çok tekrar yapmak istiyor. Belki de parmak kasları yeterli olgunlukta değil ve diğerlerinden daha çabuk yoruluyor.... Yani özetleyecek olursak, anlaşılmaya ihtiyacı var çocukların. Evde veya okulda bir uzman gibi takip etmek ve tanı koymak değil kast edilen fakat çocuklarımıza müdahale etmeden önce sabır ve dikkatle onların bireysel-kendilerine özgü işletim sistemlerini’ keşfetmeye çalışmak, inanın hem ilişkisel hem de ileriki yıllar adına da akademik yaşantıda yaşanacak birçok sorun için önleyici nitelikte TEMEL ÖĞRENME STİLİGÖRSEL Görerek ve okuyarak öğrenmeyi tercih ederler. Kendi kendine okuyarak öğrenebilirler. Renkli, grafik ve haritaları tercih İşiterek, dinleyerek ve tartışarak öğrenmeyi tercih Bazılarının aklında hareket enerjisi daha iyi kalır. Bunlar öğrenecekleri şeylerle fiziksel temas kurarak, yaparak öğrenirler. Öğrenme sırasında hareket halinde olmak odaklanmalarını Alanlarını Geliştirmeye Yönelik Oyun ve Oyuncak ÖnerileriSizler gibi davranmayı önemsedikleri ve gözlem becerileri çok daha kuvvetli olan bu dönem çocuklarına hangi tutum ve davranışı kazandırmak istiyorsanız, bilin ki yolu sizin nasıl davrandığınızdan geçiyor. Bu dönemde, doğru model olmanın her yaşta olduğundan çok daha kritik bir öneme sahip olduğunu unutmayın. Bu yaşta akranları ile zaman geçirmelerini sağlamanız onlar için çok önemli. Aile içerisinde de birçok farklı konu hakkında sohbet etmeniz hem özgüven gelişimlerini destekleyecek hem de yaşananlar ile ilgili konulardan söz ederken çocukların empati yetenekleri ile problem çözme becerilerinin gelişmesine olanak Hatırlatma Bu içerik ilgili uzman danışman tarafından izleyicilerimizi bilgilendirme amaçlı hazırlanmıştır. Kendinizin veya çocuğunuzun sağlığı ile ilgili her konuda, bir tıp doktoruna veya çocuk eğitimi ve psikolojisi alanında çalışan uzmanlara danışmanızı tavsiye ederiz. 10 yaş, genel olarak hareketlerin, düşünce yapısının ve fiziksel olarak bir değişimin başlangıcıdır. Artık ergenlik öncesi dönem olarak kabul edilen bu yaş, bazı çocuklar için farklı olabilir. Kimi çocuk için ergenliğin ilk yılı ya da ergenlikten önceki 2. yıl olabilir. Genellikle kız çocuklarında 11 – 12 yaşları civarında başlayan ergenlik, erkek çocuklarında 12 – 13 yaş dönemine denk gelir ve yaklaşık yirmili yaşların başlangıcına kadar devam eder. Kızlarda ve erkeklerde büyük farklılıklar gösterse de temelde ortak olan bazı özelliklerle çocuk değişir. Ergenlik, basit bir tanımlama yapmak gerekirse herkeste farklı tepkilerle ortaya çıkan hem zihinsel hem fiziksel olarak yetişkinliğe adım atılmaya başlanan bir evredir. Ergenlik de kendi içinde evrelerden oluşur. 10 yaş ise bu evreye girişin başlangıcı ve hazırlığı gibi düşünülebilir. Bu yaşlarda çocuğun zihin gelişimi de beden gelişimi gibi çok hızlıdır. Artık bir yetişkine yakın şekilde düşünebilir ve hareketlerinin bilincindedir. Beden olarak da gelişme artık yavaşlamıştır. PSİKOLOJİ 10 yaş çocuğu psikolojik olarak artık bir yetişkine yakın tavırlar sergilemektedir. Henüz hala bir çocuk olsa da daha mantıklı düşüncelerle, daha mantıklı cümleler kurarak konuşur. Bu dönemde yeni şeyler öğrenmeye ve deneyimlemeye çok açıktırlar. Meraklı tavırlarıyla dikkat çeken 10 yaş çocuğuna dürüst ve mantıklı cevaplar verilmesi önemlidir. Çünkü eğer siz ona karşı dürüst olmazsanız elindeki olanakları kullanarak sorduğu soruların cevabını arkadaşlarından ya da internet gibi yerlerden aramaya çalışabilir ve doğru olmayan bilgiler öğrenebilirler. Bu hem çocuğunuzun psikolojisi hem de size karşı olan güven duygusunu sarsabilir. Kesinlikle her konuda size güvenebileceğini bilmelidir. Eğer ona bir birey olduğunu hissettirmez ve başınızdan savmaya çalışırsanız buna isyan edecek tepkiler vermeye başlayabilir. Artık neden-sonuç ilişkisi kurabilir, konular üzerinden mantıklı çıkarımlar yapabilir, konu üzerine kendi düşüncelerini belirtebilir. Soyut kavramları algılamaları gelişmiştir. Anlatılan her şeyi kolaylıkla anlayabilirler. Fakat olduğu gibi kabul etmek bu yaş çocuğunun yapacağı bir şey değildir. Çok soru sorarlar ve verilen her bilgiyi, her tartışmayı, her fikri sorgulamaya başlarlar. Neden ve niçin diye sormak bu yaşın en belirgin özelliklerindendir. Bu merak duygusunu bastırmaya çalışmadan ona en doğru cevapları verirseniz size olan güveni artacak ve sizin gözünüzde kendini başarılı görecek, özgüveni artacaktır. Ayrıca artık doğru yanlış mukayesesi yapabilmektedir. Kendi doğrularını sonuna kadar savunur. Zihinsel bakımdan artık olgunlaşma yolunun önemli bir kısmını kat etmiş 10 yaş çocuğu derslerini de daha kolay anlamaya başlayabilir. İlgi duyduğu konuları aklında tutması kolaydır, derslerini de dikkati ve enerjisini vererek çalışırsa kolaylıkla üstesinden gelecektir. Bu dönemde kızlar ve erkekler arasında gruplaşmalar olabilir. Birbirlerine karşı bazen acımasız ve kırıcı tavırlar takınabilirler. Çocuğunuz ister kız ister erkek olsun iki cinsiyete de aynı şekilde davranması gerektiğini bazen hatırlatmanız gerekmektedir. Çocuğunuza her zaman nasıl sevgiyle yaklaşıyorsanız onun da diğer insanlara öyle davranması gerektiğini anlatmalısınız. Eğer siz sinirli ve saldırgan bir tavır takınırsanız o da sizin aynada bir yansımanız gibi olacak ve öyle davranacaktır. Özellikle arkadaşlarına olan tavrına dikkat etmelisiniz. Bu dönemdeki asiliği genellikle size olacaktır. Arkadaş çevresinde kabul görmek adına onlara uygun davranmaya çalışacağı için sorun çıkmayacaktır. Ama size karşı aynı tavrı takınmayabilir. Bir anda giydiği kıyafetler, taktığı saatler, ayakkabılar önemli olmaya başlayabilir. Arkadaşlar arası bir rekabet oluşabilir. Birbirlerine kendilerini kabul ettirme çabaları nedeniyle hep daha fazlasını isteyeceklerdir. Bu konuda sabırlı olup ona gerekli açıklamaları yapmayı denemelisiniz çünkü her istediği, istediği anda olmayacaktır, bunu kabul etmesi gerekmektedir. Aslında özgüvenlerinin düşük olduğu bu dönemde, bu açıklarını saldırgan tavırları ile kapatmaya çalışacaktır. BESLENME VE SAĞLIK 10 yaş çocuğu gelişimi nedeniyle vücudundaki farklılıkları fark etmeye başlayabilir. Erkek çocukları için bu durum biraz daha süreye ihtiyaç duysa da kız çocuklarının bu yaşta fiziksel olarak değişimleri başlama hazırlığındadır. Kızlarda ve erkeklerde bedensel olarak farklı belirtiler ortaya çıktığı gibi zihinsel olarak da farklı tepkiler çıkabilir. Bu değişimlerin bilincinde olması önemlidir. Bu konu üzerinde konuşmanız ve ne gibi gelişmeler olacak, hayatında neler değişecek ona anlatmanız gerekmektedir. Bunu bilmek hakkıdır ve eğer siz anlatmazsanız bir şekilde öğrenmenin yolunu bulacaktır. Hem bu durum yakınlaşmanız, onu anladığınızı göstermek için bir fırsat yaratabilir. Vücudundaki değişimlerden utandığı zamanlar olabilir ya da bazı konuları açıkladığınızda bundan çekinebilir. Bunların hepsinin büyümenin ve yetişkinliğe geçişin bir parçası olduğundan bahsedebilir ve herkesin bu değişimleri yaşadığını anlatabilirsiniz. Hayatının bundan sonraki kısmını belirleyecek bu dönemde sağlığını koruması için dikkatli olmalısınız. Tabi ki en önemlisi sağlıklı besinler bunun için önemli kaynaktır. İşlenmiş, koruyucu madde içeren, hazır yiyecekler tüketmesine izin vermek çocuğunuzun sağlığını tehlikeye atmaktır. Mümkün olduğunca taze ve doğal besinler tercih edilmelidir. Ayrıca tek tip beslenmeden kaçınılmalı ve her besin grubundan dengeli şekilde tüketilmelidir. Süt, et, tahıl, baklagiller, sebze ve meyve gibi besin gruplarından ihtiyacı kadar yemesi hem sağlıklı bir kiloya sahip olması hem yeterli enerjiyi alması hem de zihinsel fonksiyonlarını en üst seviyede çalıştırması demektir. Ayrıca bu dönemde çocuğun spor yapması ve enerjisini atması önemlidir. Yöneldiği bir spor varsa onu desteklemelisiniz. Zihinsel ve fiziksel olarak sanatla ve sporla uğraşması ona iyi gelecektir. Kilolu bir çocuğunuz varsa bu dönemler onun için daha zor geçebilir. Bunun için ona insanların dış görünüşlerinin hiçbir önemi olmadığını ama sağlığını korumak adına yediği besinlere dikkat etmeniz gerektiğini anlatabilirsiniz. Ayrıca spor yaparak ve dengeli beslenerek kolaylıkla kilo verebileceği konusunda onu desteklemelisiniz. Önemli olan günlük aldığı enerjinin, harcadığı enerjiyi geçememesidir. Okul çağıyla birlikte çocuk, matematik semboller, genel ilkeler ve temel matematik gibi soyut kavramları anlamaya başlar. Ancak gerçek anlamda soyut düşünme ergenlikten önce görülmez. Okul çağı çocuğu, sadece kuralların daha iyi anlamakla kalmaz, aynı zamanda izlenmesi istenen kuralların neden önemli olduğunu da öğrenir, olayları sebep sonuç içinde şekillendirmeye başlar. Bunu yaparken de özel deneyimlerine dayalı genel soyut kurallardan yararlanır. Genel özellikleriyle yaşa göre davranışları incelediğimizde; 9 YAŞ 9 yaş çocuğu, tedirgin ve huzursuz bir evreye girer. O kendi faaliyetleriyle öylesine meşguldür ki; çoğu zaman annesinin kendisine seslenmesini bile duyamaz ya da duymazlıktan gelir. Annesinin beden temizliğiyle ilgili uyarılarına olumsuz tepkide bulunur. 9 yaş çocuğu babasına karşı da mesafelidir. O ebeveynin otoritesine karşı olumsuz tepkisini, emir veren ebeveynin yüzüne boş boş bakarak, ebeveynin bir isteğini yerine getirirken, yüksek sesle şikâyet ederek veya bilfiil karşı koyarak göstermeye çalışır. 9 yaş çocuğu, kendi doğruları yönünde hareket etmek ister, ödül veya övgü için değil, kendi kendini tatmin etmek amacıyla bazı şeyleri yapmak ister. Dürüstlük konusunda aşırı duyarlıdır. 9 yaş, diğer yaşlara kıyasla, bireysel farklılığın en fazla ortaya çıktığı bir yaştır. Örneğin bazı çocuklar bu yaşta, akranlarına kıyasla daha fazla şiddet filmlerine merak salabilirler. Bazıları, yine bu yaşta paraya, akranlarından daha fazla düşkün olabilirler. Buna bağlı olarak, bazıları bonkör olurken, bazıları cimri olabilir. Sosyal ve duygusal gelişimine ek olarak; Çok şikâyet ederler ve eleştirirler. Kendi cinsiyetinden arkadaşları ile çalışmayı tercih ederler. Abartarak konuşmaktan, şakalar kullanmaktan hoşlanırlar. Liderleri çekemezler, kuralları kendileri koymak isterler. Sırdaşlığa önem verirler ancak sır saklayamazlar. Bilişsel Gelişim • Olaylar, ailesinin sağlığı ve okulla ilgili endişeler taşırlar. Detaylara dikkat ederler ancak ilgi alanları çok çabuk değişir. Soyut kavramları anlamakta güçlük çekerler. Yaparak yaşayarak daha iyi öğrenirler. Yazmaktansa konuşarak kendilerini ifade etmekten hoşlanırlar. Serüven, dehşet veren öyküleri okumayı daha çok tercih ederler. 10 YAŞ 10 yaşındaki bir çocuk, ailesini, 9 yaş çocuğundan daha fazla bağlıdır ve onları birlikte yapılan her şeye bu yaşta katılmaya ile 10 yaş çocuğu arasında doğrudan sorunsuz, dürüst ve güven dolu bir ilişki vardır. Bu yaş elde edilen bilgilerin özümsendiği, huzurlu ve düzenli bir evredir. 10 yaş, gelişimin dengelendiği bir altın çağıdır. Tüm bedensel ve ruhsal sistemlerin dinamiği ve olgunluğu açısından bu yaş çocuğu, 9 yaş çocuğundan daha gelişmiştir. İlgileri daha çeşitlidir. 9 yaşındaki gerginlik gitmiş, onun yerine uysallık ve uyumluluk gelmiştir. Bu da 10 yaş çocuğunu daha hoş görülü yapmıştır. 10 yaş çocuğunun sosyal ilişkilerinde, öğretmeni, arkadaşları ve özellikle annesi ile kurduğu yakın ilişkiler ön plana geçer. Bu ilişkiler, çocuğun diğer ilişkilerini de etkiler. O, benmerkezci değildir. Evde anne babasının yakınında bulunduğu zaman kendisini daha güçlü hisseder. Sosyal - Duygusal Gelişim Grup normları daha fazla önemli ve katıdır. Grup kurallarına uymadığı koşulda dışlanma tehlikesiyle yüz yüze gelebilir. Arkadaşlar sadece oyun grubu değil aynı zamanda sosyal destek alınabilecek, ortak ilgi alanlarının olduğu ve sırların paylaşıldığı bir gruptur Büyükler tarafından fark edilmekten hoşlanırlar. Övülmek, güvenilmek ve çabalarının takdir edilmesi önemlidir. İyi bir dinleyicidirler ama aynı zamanda konuşmayı ve anlatmayı severler. Konuşurken zaman zaman birbirlerine veya büyüklere karşı eleştirel olabilirler. Çabuk motive olurlar ama motivasyonları çabuk dağılır. Hayal kırıklığına uğramaktan korkarlar. Başarısızlığın çok sık ifade edilmesi benlik algısını ve özgüvenlerinin gelişimini etkiler. Çevresindekilerin duygularını anlama ve paylaşma becerisi artar. Sözel ifadelerin yanı bedensel ipuçlarını vücut dili, bakış vs. takip etmeye başlarlar."Benmerkezci" yaklaşım yerini daha genel bir bakış açısına bırakmaya başlar. Kızlar ve erkekler bir arada uyumlu çalışabilirler. Çok çabuk öfkelenir, çok çabuk affederler. Arkadaşlıklara çok önem gruba ait olma bilinci oluşmaya başlar ve ait olduğu grupta tercih edilen biri olmak önem kazanır. Bilişsel Gelişim Öğrenmek ve üretmek istekleri fazladır. Görerek ve yaparak öğrenme ağırlıklıdır. Deney yapmak, gözlemlemek önem kazanır. Araştırma, parçaları birleştirme konularında heveslidirler. Uzun süre okuma ve düşünmeye kendisini verebilir. Arabuluculuk gibi problem çözme becerilerini öğrenmeye açıktır. Bu dönemde çocuklar soyut düşünmede gelişme gösterirler. Bu sosyal ilişkilerini de etkiler. İlgi alanları çeşitlenir, bu dönemde olanak sunmak ve çocuğa seçme şansı vermek önemlidir. Sibel TAHTALI - Sevgi SEZER CİNSELLİK Cinsellik, bireyin karşı cinsle yakınlaşması ve bu yakınlaşmanın sonucu olarak bedensel ve duygusal anlamda doyuma ulaşması şeklinde tanımlanmaktadır. Cinsellik sadece fizyolojik gelişimle ilgili olmayıp duygusal ve zihinsel gelişimle de yakından ilgilidir. Cinsellik, duyguların ve zekanın birlikte kullanılmasını gerektirir. Duygusallık kendimize ve çevremizdeki diğer insanlara karşı hissettiğimiz olumlu duygu durumudur. Çevremizdeki diğer insanlarla aramızdaki bağı güçlendirir. Zeka ise düşünmeyi, yorum yapmayı, olaylar arasında bağ kurmayı, seçenekler oluşturmayı, neden sonuç ilişkilerini anlamayı ve uygun tercih yapma özelliğini güçlendirir. Zeka ve duygunun birlikte bulunması, insanı diğer canlılardan ayıran önemli bir özelliktir. İnsanın cinsellik anlayışı, ancak o zaman hayvanlarda bulunan cinsel içgüdüden farklı olarak duygu ve düşüncelerin ortaklaşa yer aldığı bir hale gelir. Çocuklukta başlayan cinsellik kavramı, ergenlik dönemi ile birlikte son şeklini alır. Ergenlik döneminden sonra çocuğun cinsel özellikleri kolay kolay değişmez. Önemli olan çocukluktan itibaren sağlam temelleri oluşturmaktır. CİNSEL EĞİTİMİN ÖNEMİ Çocuk, birbirleriyle paralel gelişen bazı gelişim boyutlarıyla bir bütündür. Bedensel, ruhsal, sosyal, zihinsel ve cinsel gelişim bu boyutları oluşturur. Bu gelişim alanları içinde, cinsel gelişim dışındaki diğer boyutlar ve yapılması gerekenler belli iken , cinsel gelişim göz ardı edilmekte ve yok sayılmaktadır. Genel anlamda cinsel eğitim; çocukların ve ergenin bedensel, duygusal, sosyal, zihinsel ve cinsel gelişimlerini takip etmek, kız ve erkek rollerini kabul etmesine, kendi cinsinin özellikleri ve karşı cinsin özellikleri ile bir bütün içinde yaşamasına yardımcı olmak amacıyla verilen bilgilendirme ve bilinçlendirme çalışmalarıdır. İnsanların toplumsal rollerinin incelenmesi yoluyla karşılıklı sevgi ve güven içinde sorumluluk bilinci geliştirmelerine yardımcı olmaktır. Ailenin cinsel eğitim konusunda gösterdiği duyarlılık çocukların cinsel gelişiminde olumlu etkiler yapmaktadır. Gerek anne, gerek baba tarafından verilecek cinsel eğitim, çocukların ve ergenin başka kaynaklara yönelmesini engelleyecektir. Cinsel eğitim doğumdan başlayan ergenlik dönemini de içine alan uzunca bir süreçtir. Cinsel eğitime başlamak için belli bir yaş bulunmamasına rağmen, anne babalar, çocukları okul öncesi dönemdeyken 3-4 yaş dolaylarında ilk sorularla karşılaşırlar. Açıklamalar sade bir dille ve bilimsel kaynaklardan yararlanarak yapıldığı takdirde gelecekte karşılaşılabilecek olası zorluklar yaşanmayacaktır. CİNSEL EĞİTİM AİLEDE BAŞLAR Cinsel eğitim ailede başlar, okulda devam eder. Her ailenin en önemli hedefi; çocuklarını her anlamda sağlıklı yetiştirmek, sonraki yaşamında kendisi ve çevresiyle barışık, başarılı ve mutlu yaşamasını sağlamaktır. Devamında ise, ileride kuracakları kendi aile yaşamlarında da aynı anlayışı devam ettirmeleridir. Çocuğun her alandaki gelişiminde olduğu gibi, cinsel eğitiminde de aileye oldukça büyük görevler düşmektedir. Çocuğun kişiliğine temel oluşturacak özelliklerin çoğu ailede oluşmaktadır. Bu da ancak çocukların yaşına uygun bir şekilde, gerektiği kadar bilgilendirilmeleri ile mümkündür. Çocuğa ve ergene bilgi verirken ailenin yapısı göz ardı edilmemelidir. Sağlıklı bilgi verilmesi her aile tipinde aynı düzeyde olmamakta, bazı ailelerde yeterince sağlanamamaktadır. Elbette her ailenin bu konuda bilgili ve bilinçli olması beklenemez. Önemli olan öğrenmeye ve bilgiye açık olmalarıdır. Demokratik aile ortamında yetişen çocukların, cinsel gelişim sürecinde sorun yaşama olasılıkları azdır. Merak ettiklerini rahatlıkla sorabilir ve uygun yanıtlar alabilirler. Kendilerine olan güvenleri nedeniyle ve ne isteyip ne istemediklerini rahatlıkla ifade edebildikleri için cinsel tacize uğrama olasılıkları çok azdır. Çünkü bunu önleyebilirler. Herhangi bir duygusal açlık yaşamadıkları için, bu anlamda kendilerini kullandırmaları söz konusu değildir. Sağlıklı kız/erkek arkadaş iletişimini rahatlıkla kurabilirler. Aile dışında yaşadıkları olayları okulda, arkadaşlar arasında vb. rahatlıkla aile üyeleriyle paylaştıklarından, sorun çıktığında sağlıklı yönlendirme yapmak daha kolaydır ve hatalı davranışları zamanında önlenebilir. GELİŞİM DÖNEMLERİNE GÖRE ÇOCUĞUN CİNSEL GELİŞİMİ 1-Oral Dönem Doğumdan 18. aya kadar olan dönemi kapsar. Verilen bakımın niteliği bağımlılık ve güven düzeyini belirler 2-Anal Dönem 18 ay-3 yaş Tuvalet kontrolünü öğrenir Baskıcı ve katı bir anlayış ya da tamamen başı boş bırakma bağımsızlık duygularının gelişmesini engeller 3-Fallik Dönem 3-7 yaş Cinsel kimlik gelişimi başlar Cinsiyet farklarını keşfeder ve sorular başlar Kınama ve cezalandırma cinsel kimliğin kabulünde zorluk yaratır. 4-Latans Dönem Kişilik üzerine etkisi fazladır İlkokul dönemi Önceki dönemlerin özümsenmesi yapılarak kazanılan özellikler pekiştirilir. 5-Genital Dönem Erinlik,ergenlik ve sonrası Çocuk kişiliğinden yetişkin kişiliğine geçiş Fallik dönem bu dönemi en fazla etkileyen dönemdir Ergenlik dönemindeki kişilik gelişiminin niteliğini belirler Kişilik üzerindeki etkisi oldukça fazladır LATENT /SON ÇOCUKLUK DÖNEMİ İLKÖĞRETİM I. KADEME/7-11 YAŞ Çocukta cinsel ilgi okul öncesi çağda en yoğundur, okula başlamayla birlikte ilgi ve merakta bir azalma gözlenir. Bu dönemde çocuk, önceki yılların cinsel dürtü ve fantezilerini unutur; düşüncelerini okuldaki etkinliklere çevirir ve aynı cinsten çocuklarla oynar. Çocuksu hayal kurmalar, fantastik oyunlar bırakılır, çocuk daha gerçekçi, gözlemci, meraklı bir öğrenici olur. Ancak cinsel ilgi ve duygular azalmakla beraber hala vardır. Evcilik oynamak, anne ve babanın bütün rollerini canlandırmak, zaman zaman “pis şakalar” duymak ve yapmaktan hoşlanmak, çıplak resimlerle ilgilenmek, aynı yaştaki çocuklarla cinsiyet ya da cinsellikle ilgili oyunlar oynamak, kadınlar ve erkekler arasındaki farkları merak etmek ve bu konuda sorular sormak, çıplak çocuk ya da yetişkine bakma fırsatını değerlendirmek, karşı cinsi taklit etmek gibi davranışlar sergilerler. Okul yaşı çocukları memelere dokunmazlar veya cinsel organlarını göstermezler fakat buna karşın resim çizimlerinde insan figürleri üzerine meme veya cinsel organ çizme gibi, kendi cinsel organlarına dokunma ve cinsel organlarını arkadaşlarıyla kıyas etme, cinsel fıkralar anlatma, ve hayvanların yavrulamalarını seyretme gibi cinsel aktiviteler gösteririler. “Cinsellik kirli veya kötüdür” kavramının yerini “cinsellik hoştur” alır. Latent dönemde karşı cinsteki ebeveyne olan ilgi, sevgi dolu sevecen bir bağlılığa dönüşür. ERİNLİK VE ERGENLİK DÖNEMİ ERİNLİK DÖNEMİ KIZLARDA 11-13 YAŞ,ERKEKLERDE 13-15 YAŞ Erinlik dönemi, insanın cinsiyet yeteneklerini kazandığı gelişim dönemidir. Erinlik gelişimin tek ve farklı özellikleri olan bir dönemdir. Bu özellikler yaşam boyunca görünmezler. Erinlik çakışan bir dönemdir. Çocukluk ve ergenlik dönemi ile çakışır. Kısa bir dönemdir. 2-4 yıl sürer. Çabuk değişme dönemidir. Gerek fiziksel gerekse bedensel değişimlerin çok hızlı olduğu bir dönemdir. Çocuk davranışı yerini olgun davranışa bırakırken bu hızlı değişim karmaşa, yetersizlik ve güvensizlik duygularının yaşanmasıyla istenmeyen davranış biçimlerinin ortaya çıkmasına neden olur. Bir olumsuzluk evresidir. Olumsuzluk karşıtlık anlamındadır. Olumsuzluk bireyin yaşama ilişkin karşı bir tavır almasını ifade eder. Özellikle erinliğin başlarında bu karşıt tutum pek belirli ve yoğundur. Cinsel olgunlukla bu durum düzelir. İç salgı bezleri, kalıtım, genel sağlık ve zekaya bağlı olarak olgunlaşma yaşı değişmektedir. Olgunlaşma yaşı yetişkinlikteki beden ve organ yapısını etkilemektedir. Erken olgunlaşanlar kısa bir çocukluk fakat uzun bir ergenlik yaşar ve yetişkinliğe daha hazır girerler. Geç olgunlaşanlar ise uzun bir çocukluk ve kısa bir ergenlik dönemi yaşar ve yetişkin yaşlara uymak için gereken güçleri kazanamadan bu yaşlara girerler. Çabuk olgunlaşan ve büyüyenlerde şaşkınlık ve uyumsuzluk fazla, yavaş büyüyenlerde ise bu şaşkınlık ve uyumsuzluk az görülür. ERİNLİKTE BÜYÜME ATILIMI Yaşam boyunca en hızlı büyüme ve beden oranlarında değişme ilk olarak bebek ana karnındayken başlar; doğumdan sonraki ilk 6 ayın sonuna kadar devam eder. İkinci olarak ise erinlik döneminde oluşur ve 3 yıl sürer. İç salgı bezleri, kalıtım, çevresel etkenler, beslenme ve sağlık büyüme atılımını etkiler. Boy-kilo ergenlik ve özellikle erinlikte normalin üst düzeyine ulaştığından bu dönemde iyi beslenme, sağlık, ruh sağlığı çok önem kazanmaktadır. ERİNLİKTE BEDEN DEĞİŞİKLİKLERİ Beden ölçülerinin değişmesi - Boy uzaması.Çevre şartları elverişli ise çocuk kalıtımla getirdiklerini aşabilir. - Ağırlık artması. Bir şişmanlık dönemidir. Kalça, bacak, karın, boyun ve yanaklar yağ toplama bölgesidir. Erinlik sonunda boy uzadıkça ve cinsel olgunluk tamamlandıkça şişmanlık kaybolur. Nedeni ise hormonların düzene girmemiş olması, iştahın artması ve düzensiz yemedir. Dönem sonunda %50’ si incelebilir. Beden oranlarındaki değişiklikler Bedenin bütün bölümlerinde büyüme hızı aynı olmadığından oransız bir görüntü ortaya ayaklar, kollar ve bacaklar öncelikle büyürler. Orantısız büyüme sakarlıkları da beraberinde getirir. Ek cinsiyet özellikleri Her iki cinste de ter bezlerinin büyümesi ile terleme artışı bütün vücutta olmakla birlikte özellikle koltuk altında ve kasıklarda artar. Derideki yağ bezlerinin fazla çalışmasıyla cilt altında yağ birikimi olur ve özellikle yüzde sivilceler oluşur. Ses telleri değişime uğrayarak özellikle erkeklerde akortsuz bir ses oluşur. Koltuk altı ve genital bölgelerde kıllanma başlar. Erkeklerde kas ve kemik kütlesi artarken kızlarda kalçalar genişler ve yağ depolanır. Her iki cinste de kaslar göğüs düğümcükleri meme bezlerindeki geçici büyüme, gırtlakta kıkırdaklaşma oluşur. Kızlarda memeler gelişmeye başlar. Esas cinsiyet özellikleri Erkeklerde testosteron hormonunun salgılanmasıyla penis ve testisler büyür ve testisler olgunlaşır. Sperm üretimi başlar. Erkek üreme organları gerekli olgunluğa ulaştıktan sonra gece boşalmaları ıslak rüyalar başlar. Cinsel rüyalar, sıkı giysiler, çok örtünmek , kabızlık, idrar torbasındaki fazlalık nedeni ile olur. Ebeveyn tarafından çocuk bu konuda bilgilendirilerek suçluluk duygusu ve panik engellenmelidir. Kızlarda ise Overler salgıladığı hormonlarla östrojen vajina, rahim ve yumurtalık olgunlaşır. Adetleri başlatır ve ek cinsiyet özelliklerini düzenler. İlk ay halinden sonra bir yıl hatta bazen daha uzun bir süre düzensizlikler görülebilir. Erken olgunluğa girenlerde bu dönem uzunca olursa da, geç olgunlaşanlarda oldukça kısadır. İlk ay hallerinde baş ağrıları, sırt ağrıları, kramplar, karın ağrıları, vb. bedensel şikayetler görülebilir. Bunların etkisiyle kızlar yorgun, huzursuz, sinirli, psikolojik bir çöküntü içinde olabilirler. Ay halleri normale girdikçe bu sorunlar da kaybolur ERGENLİK DÖNEMİ 13-14 yaşlarında başlar, 17-21 yaşlarında sona erer Ergenliğin İlk Döneminde 13-14 yaş - Büyüme devam eder ama erinliğe göre yavaşlama vardır. - Daha çok iç organ büyümeleri olmaktadır ve bu da gözle görülür bir biçimde değildir. - Erinlikteki orantısız büyümeler bu dönemde kendilerini düzelterek yetişkin düzeyine ulaşırlar. - Ek cinsiyet özellikleri yetişkin düzeyine erişir. - Esas cinsiyet özellikleri hem büyüklük hem de işlev yönünden tam olgunluğa erişmemiştir . - Kızlarda adet kanamalarının düzene girmesi beklenir. - Karşı cinse olan ilgi artar. - Kasların gelişmesi sonucunda kas gücü hareketsiz kalmayı yeğler. - İstemli hareketlerin hızı dönemin başından sonuna kadar azalan bir hızla artar 13 yaşında 17 yaşındakinden daha hızlı hareket eder.. - Erkekler, kızları kas gücü ve hareket hızında geçerler. Ergenliğin Son Döneminde 17-21 yaş - Ergenliğin son döneminde büyüme atılımı yavaş yavaş durur. Bu gelişim ergene kas hareketleri ve çalışmaları arasında ahenklilik sağlar. - Ağırlık vücuda orantılı bir biçimde dağıldığından vücut oranları yuvarlaklaşır. - Beden bölümlerindeki orantısızlıklar kaybolup normal oran oluşmuştur. - Cilt, kötü beslenme alışkanlığı yoksa düzelmiş, sivilceler kaybolmuştur. - Ek cinsiyet özellikleri gelişmelerini tamamlamış, esas cinsiyet organları birkaç yıl daha gelişmeye devam edecektir. - Karşı cinse olan ilgi yoğunlaşır. -Yüzde, vücutta ve baştaki kıllar ve saçlar gelişmelerini tamamlayıp en olgun duruma gelmişlerdir. - İç organlardaki büyüme yetişkinliğin başına kadar sürer gider. - Duygusal ve kişilik gelişimi devam eder. - Fiziksel güçte erkek-kız farkı bu dönemde en belirgin hale ulaşmıştır. BÜYÜME VE BEDEN DEĞİŞİKLİKLERİNİN DAVRANIŞ VE TUTUMLAR ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ 1-Yalnızlık İsteği Bebeklikten beri diğer insanlarla birlikte olmaktan hoşlanan ve çocukluğun ileri yaşlarında bu isteği en üst düzeye ulaşan çocuk erinliğe girerken bazen bir hafta içinde arkadaşları ile küser, kopar, gruptan ayrılır ve yalnız kalmak ister. Evin etkinliklerine de karışmak istemez. 2-Çalışma İsteksizliği Çalışmada ve oyunda çabucak yorulur. Gerek okulda gerekse evde çok az iş yapar ve çalışır. Okul başarısı düşer. Bu tembellik değildir. Büyüme bütün enerjiyi çekmekte ,başka alanlara enerji kullanımı azalmaktadır. Bu dönemde çocuk tembellik yapmakla suçlanır ve baskı yapılırsa durum daha kötüye gidecek , terslik ve direnmeler baş gösterecektir. Bu da çocuğu ondan bekleneni büsbütün veremez duruma sokacaktır. 3-Ahenksizlikler Hızlı büyüme ile hareketlerde ve dengede bir ahenksizlik belirir. Ağırlaşma ve sakarlıklar başlar. Fiziksel büyümenin yavaşlamasıyla beden oranlarına uyum artar ve ahenksizlik azalır. Çok hızlı büyümede bu durum çok açıkça görülür. Fakat çocukta kaslar iyi gelişmişse ve bedenine hakimse bu durum pek az görülür. 4-Can sıkıntısı Zevk aldığı oyunlardan ve görevlerden bıkmış ve toplumsal eylemlerden kendini çekmiştir. Sıkıntısını açıkça belirtir, etkinliklere katılmaz, oyunları “aptalca” ve “çocukça” bulur. Bu durum ilerlerse “ bana ne” ya da “beni kimse sevmez” tutumu çocukta belirgin bir hal alır. 5-Huzursuzluk Sürekli değişen ilgiler ve büyüyen beden huzursuzluk uzun süre bir yerde oturamaz, fiziki gerginlik onu sürekli olarak bir yerde dolaşmaya kontrol edemeyen çocuk huzursuzca dolaşıp duracaktır. 6-Toplumsal Zıtlık Erinlikteki çocuk çevredekilerin etkinliklerine katılmamakla kalmaz,her an kavga ve saldırıya hazır bir durumda onların neşe ve huzurlarını engellenmeye kardeşleriyle ve anasıyla çekişme ve itişme halindedir. Onları kınar, alay eder, beğenmez, onlara zıt gider ve tartışmaya hazırdır. Evde kavga ve huzursuzluk merkezi dışında da her kavgaya ve dargınlıklara hazırdır. Gruptan ve en iyi arkadaşlarından kopmalar bu yüzden ilerledikçe bu zıtlık ve öfkenin yerini daha olgun bir toplumsal davranış yer alır. Daha arkadaşa ve daha hoşgörülü davranır, daha çok işbirliği yapmaya eğilim kazanır. 7-Otoriteye karşı direniş Kız ve erkek çocuklarında ana babalarıyla olan çatışmaları 13 yaşlarında en üst noktaya erişmektedir. Anneler çocuklarıyla daha uzun bir süre beraber olduklarından ve onların işlerine daha çok karıştıklarından onlara karşı direniş daha çok olmaktadır. Çocuk, karşı gelemediği ya da direnemediği zaman küskün, somurtkan bir tutuma girer ve söz dinlememekle göreceği cezadan kendini çekmeye çalışır. Otoriteye karşı direnişler bu yaştakilerde bir çok davranış bozukluğuna yol açar, ancak bunlar çok önemli davranış bozukluğu değildir. Olay yaratmak, insanları kızdırmak, yersiz ıslık çalmak, dikkatsizlik, kabalık, sabırsızlık, dalgınlık, aldırmazlık, inatçılık, kafa tutma, şüphecilik, karşı cinsten insanlardan kaçmak bu kötü davranışlardandır. Bu davranışlar çocuk suçluluğuna girebilecek olaylara son bulmaz. Cinsel olgunluğa girildikten sonra yavaş yavaş kaybolur. 8-Karşı cinse yönelmiş zıtlık İki cins arasında açık bir düşmanlık belirtisi davranışlarda yer almaya başlar. Kızlardaki zıtlık erkeklerden daha büyüktür. Çünkü kızların ay halleri fiziki olarak onları epeyce sarsarken, erkek çocukların cinsel olgunluğa girmeleri onları pek sarsmamaktadır. Çocuklukta birbirlerine aldırmaz davranışlar sergilerken bu dönemde zıt davranışlara girerler. Kızlar, erkeklere karşı nefret ve açıkça küçük düşürücü davranışlar yer alırken eleştiri ve saldırılarını yaş farkı gözetmeden bütün erkeklere yöneltirler. Çocukluktaki kibar ve yumuşak davranışlar kaybolmuştur. 9-Duygululuğun artması Karamsarlık, asık suratlılık, ufacık bir nedenle ağlamalar bu dönemin duygululuğu sonucu olmaktadır. Hiçbir şeyden hoşnut olmamak, her söyleneni kendine yöneltilmiş bir eleştiri gibi almak ve alınmak bu dönemin davranış özellikleridir. Bu çabuk sinirlenme halleriyle en çok kendi kardeşleriyle onlarca "şımarık ufaklıklar" olurken , kendilerinden büyükleri de kıskanırlar. Erkekler kızlara göre daha sinirlidir. Erinlik, üzüntüler ve hayali korkular dönemidir. Erkekler toplumsal ve kişisel kaygılar içinde yüzerken, kızlar aileleri, evleri ve okul ödevleri için kaygılıdırlar. Çocuktaki bu değişimler onun yüzüne söylenir, bu da onu ayrıca huzursuzluğa ve kimse tarafından sevilmiyor inancına götürür. Kızlar bu durumda ağlama nöbetlerine girerken, erkekler büyük suskunluklara girer ve kavga çıkarırlar. Cinsel olgunluğun tamamlanmasıyla bu durum kaybolur. Çocuk daha sakin ve daha işbirliği yapabilir duruma gelir. 10-Kendine güvensizlik Çocukluktakinin tam tersine kendisi ve toplumsal ilişkiler üzerine ümitsiz, güvensiz hale gelir. Kendisinden beklenenleri yapamayacağına inanır. Kendisi ile ilgili bu yersiz ve olumsuz algı onu suça bile itebilir. Bu kendine güven eksikliği kısmen fiziksel direncin azalmasından , kısmen de çocuğun üzerindeki toplumsal baskıdan ve eleştirilerden kaynaklanır. Ondan genellikle yapabileceğinden fazlası istenir. Bu dönemde kazanılmış olan güvensizlik bazen bütün ergenlik boyunca genç ergenin yakasını bırakmaz. Çocukluğunun son döneminde başarılı olan çocuklardan beklentiler de büyük olduğundan onlar bu durumu daha yoğun yaşarlar. Aslında güvensiz ve sıkılgan bir çocuktan bu dönemde de fazla bir şey istenmez. 11-Cinsiyetle fazla uğraşma Cinsiyet organlarındaki büyüme ve bu büyümenin duygusal etkileri çocuğun ilgisini bu bölgelere çeker. Üremeden çok cinsel yaşamla ilgilenir. Bu çocuğun hayallerini kaplar. Akranları ile vücudunu kıyaslayarak, büyükleri gözleyerek, araştırarak kendi için sır olan cinsel yaşamı çözmeye çalışır. Mastürbasyon erkeklerde 13-14, kızlarda 12-13 yaşlarında tepe noktasına ulaşır. Fiziksel olgunluğa erişince bu davranışlar yerini karşı cinsle olan ilişkilere bırakır. 12-Aşırı çekingenlik Bu dönemde çocuk doktor önünde bile soyunmak istemez. Odasına kimsenin girmesini istemez. Değişen vücuduyla kimsenin kendisini görmesini belki de beğenilmeme korkusundandır. 13-Gündüz rüyaları Çocuk, zamanın büyük bir kısmını hayal kurarak geçirir. Kendini haksızlığa uğramış, ihanete kurban gitmiş kimse olarak hayal eder. Bu üzücü hayaller onun için de dayanılmazdır. Bu hayalleri genellikle vurup kırmalar, devirmeler izler. Çocuk fakirleştikçe ve yoksulluklar içinde yaşadıkça bu hayaller artar. Bazen de bu hayaller sayesinde amacına ulaşır ve rahatlar. 14- Hayali Seyirci Fiziksel değişmelere bağlı olarak ergen kendisine yönelir. Herkesin ilgi odağı olduğuna inanır ve gerçekte var olmayan bu ilgiye göre davranır. Saplantılı bir biçimde çevresindeki insanların kendisinin dış görünüşü, davranış ve duyguları ile fazlasıyla ilgilendiklerini düşünür. Bu nedenle kendini toplumdan soyutlama, kalabalıkta huzursuz olma, konuşurken terleme ve yüzün kızarması, huzursuzluk, tedirginlik hayali seyirciden utanma duygusunun yaşattıklarıdır. Hissettiklerini yarattığı hayali seyircinin de aynen yaşadığına inanır ve tepkileri de abartılıdır. Hiç kimse onun kadar yalnız değildir, kimse onun kadar dışlanmamıştır, kimse onun kadar sevmemiştir. Ona ait duygular ilk ve tektir. Çevresinde bulunan insanların özellikle de yetişkinlerin kendisini anlamadığını düşünür. Bunun sonucunda da tepkilere direnme, inat etme, gürültücü olma, abartılı giyinme davranışları sergiler. 15- Kişisel Efsane Duygularının çok özel olduğuna inanan ergen, ölümle de karşılaşmayacağına inanır. Kendisine özel bir destek ve rehberlik beklediği çok özel kişisel bir tanrı ilişkisi oluşturur. Büyümenin ve beden değişiminin davranış ve tutumlar üzerindeki etkileri bazı faktörlere göre değişir - Kızlar bu dönemi erkeklerden daha zor geçirirler. Bunun nedeni ise erkeklerden daha önce bu döneme girmeleri ve toplumsal kısıtlamalara boyun eğmeleridir. Erkeklerde bu uyumu sağlamada daha fazla serbesti vardır. - Çocukların iletişim kurma yetenekleri de bu dönemin davranış değişiklikleri üzerinde farklılık yaratır. İyi iletişim korku ve bunalımlarla daha kolay baş edebilmeyi sağlarken doğal olarak diğer insanlarla daha iyi geçinir ve ters tutumlara girmeyi de engeller. - Çocuğun olgunluk derecesiyle ondan beklenen toplumsal tutumlar arasında orantısızlık büyüdükçe davranışlardaki sorunlar da artar. Erken olgunlaşma güven duygusunu artırır. Bu da toplumsal ilişkilerde sorunların çözümünde olumlu etki yaratır. Cinsel olgunlaşma sürecinin davranış üzerindeki etkileri geçicidir. Çocuk rahatladığında çocukluğundaki davranışlarının belirgin özelliklerine döner. Toplumsal baskı toplumsal ilişkilere dönmeye zorlar. Erinlikte yavaş olgunlaşanlar, erken ve geç olgunlaşanlarda normalden sapma davranış bozukluğunun sürüp gittiği olgunlaşanlarda olgunlaşma süreci uzadıkça gündüz rüyaları, aşırı eleştirel tutum, çabuk çatışmaya giren davranış şekli ve huzursuzluk nedeniyle bir işe ve göreve yoğun bir biçimde sarılmamak gibi huylar yerleşip kalabilir. Toplumsal kabulün önemi büyüdükçe çocukta bu huylardan kurtulmak için çaba gösterir ve kurtulabilir. Erken olgunlaşan erkek çocukların spor ve diğer etkinliklerdeki başarıları genellikle yaşam boyunca devam etmektedir. Mesleklerinde de başarılı ve parlak olabilirler. Aksine gecikmiş erinlik yaşayanlarda çocuksu davranış göstermeleri nedeniyle toplumsal faaliyetlerin az olması, iş başarısında düşüklük, lider olamama gibi sonuçlar gözlenmektedir. Erken gelişen kızlarda yaşamın daha ileriki dönemlerinde de başkalarını etki altına alma ve herkese baskı uygulama davranışı gözlemlenebilir. Geç gelişen kızlarda erkeklerin aksine kişisel ve toplumsal uyum daha iyidir ve bu yetişkinlikte de devam eder. Ancak bu durum geç gelişen cinsel yönleri bir sorun çıkartmadığı sürece geçerlidir. Kaygı Alanları Bedenin bazı fiziksel özelliklerinin normal olup olmadığı ve cinsel bakımdan yeterli gelişmeye ulaşıp ulaşmadığı kaygı alanlarını oluşturur. Bedeniyle ilgili kaygılar; Değişen vücut hatlarına, sivilceli yüzüne, düzensiz dişlerine karşı kaygı duyabilir. Ellerini sajklar yada ayaklarının büyük olduğunu düşünerek daha küçük ayakkabı isteyebilir. Cinsiyetiyle ilgili kaygılar; Acaba ben tam bir erkek / kadın özelliklerine sahip miyim ? düşüncesi sürekli zihinlerini meşgul eder. ÇOCUKLARIN CİNSELLİKLE İLGİLİ SORULARI Cinsiyet farklılığı ile ilgili sorular 2. yaşta, doğumla ilgili olanlarsa 3-4 yaşta başlar. Aşağıda bazı temel soruları bulacaksınız. Çocuklarınızın sorularını yanıtlamak için bilgi dağarcığınızı bilimsel gelişmelere paralel olarak yenilemeniz gerekmektedir. “Neden benim de ağabeyiminki gibi şeyim yok?” “Kızlar ve erkekler ayrı yaratılmışlardır. Kızların erkeklerin gibi cinsel organı vardır ve farklı doğru gelişmiştir.” “Babamın neden göğüsleri yok?” “Yalnız annelerin göğüsleri olur ki , yeni doğan bebeklerini emzirebilsinler diye.” “Bebekler nereden gelir?” “Çocuklar annenin içinden çıkarlar. Onlar annenin karnında yaşar ve büyürler. Orada sıcak ve güvenli bir bebek yuvası vardır. Kızlar yeterince büyüdüğünde anne olabilirler. Bebek dünyaya gelebilecek kadar büyüdüğünde dışarı çıkar. Civcivle bağlantı kurulduktan sonra “İnsan yavrusu yumurtada değil anne karnında oluşur. “Bebek annesinin içine nasıl girer?” “Bütün kızların ve annelerin içinde kalemle bile çizemeyeceğimiz ve bildiğimiz yumurtalara hiç benzemeyen yumurtalar vardır. Bunlar çok kadın anne olmak istediği zaman bu yumurtalar uterus rahim denen özel yerde bebeğe dönüşmeye annenin içinde ama midenin içinde değil başka yerde. Bebek burada özel bir şekilde beslenir ve bir okul yılı kadar süre geçtikten sonra dünyaya gelir.” Çiçeklerden yola çıkılarak dişi ve erkek hücrelerin tozlaşmaları ile bağlantı kurulur. Babanın görevinin bu döllenmede hücrelerden birini anneye vermek olduğu anlatılır. Erkek ve kız çocuktaki farklılık her iki cinse de anlatılmalıdır. Erkeklerin olgunlaşması için babanın özellikleri gibi özelliklere sahip olması gerektiği,kızların ise anne olabilecek kadar büyümesi gerektiği anlatılmalıdır. 6 yaş çocuğu genellikle cinsel ilişki ile ilgili ayrıntıları almaya hazır değildir. Çocuk 7-8 yaşlarına geldiğinde , babanın içindeki bir tohumun annenin içindeki yumurta ile birleştiği ve bunun bebeğin gelişimini başlattığı söylenebilir. Bu birleşmenin nasıl olduğu ise “ana-babanın yan yana yatması ve sevgi dolu olmaları” şeklinde açıklanabilir. “Anne karnındaki bebek nasıl nefes alır, nasıl yemek yer?” “Bizim gibi yapamazlar. Hava ve yiyeceği annesinin karnından göbek kordonu ile alır. Bu uzun ve beyaz bir kordondur. Doğduktan sonra bu kordona ihtiyacı kalmaz, annesinin memesinden süt içer. Doğunca doktorlar bu kordonu keser ama bebeğin canı acımaz.” “Ben nasıl doğdum?” “Çocuk bu soruyu sorduğunda hemen o anda yanıt verilmelidir. Ona "Sen karnımdaki özel bir yerde büyüdükten sonra vücudumda karnımın altında bebeğin dışarı çıkabilmesi için oluşmuş bir açıklıktan dışarı çıktın" denebilir. “Neden erkeklerin bebeği olmaz?” Çünkü erkeklerin vücudunda bebeklerin büyümesini sağlayan küçük bir yuvacık yoktur. “Evlenmemiş kişilerin de bebeği olabilir mi?” “Evet. Her yetişkin kadın ve erkek bebek sahibi olabilir. Fakat evlenmeyi beklemeleri, bebeğin bir ailesi ve yuvası olması daha doğrudur.” Erinlik ve ergenlik dönemi soruları bedendeki değişim, üreme, üreme yeteneği, üreme organları, cinsel ilişki, mastürbasyon, ıslak rüyalar, ereksiyon, bebeğin oluşumu, doğum, cinsel ilişki yaşı, korunma yöntemleri, vb. konularını içerir. Anne ve baba bu konularda kendini bilimsel yayınlardan yararlanarak geliştirmelidir. Çocukluk döneminde cinsellikle ilgili sorularına anne ve babasından yanıt bulmada sıkıntı çekmeyen genç, bu soruları için de en güvenilir kaynağın yine anne ve babası olduğu inancıyla ebeveynlerine yönelecektir. Doğal, doğru ve zamanında yanıtlanan sorular gencin cinsel gelişimini tamamlamasında çok önemlidir. ANNE VE BABALARIN SORULARI Anne babaların çocuklarının cinsel gelişimi ve eğitimi ile ilgili sordukları sorulardan bazıları; “Kardeşler aynı odada yatabilir mi?” 5 yaşına kadar farklı cinsten kardeşler aynı odada yatabilirlerse de bu yaşta “utanma duygusunun gelişmesi giyinme ve soyunmada nedeni ve cinselliği keşfetme merakı nedeniyle çocuklar arasında cinsel içerikli oyunların oynanması söz konusu olabilecektir. “Çocukların anne-babaları ile aynı odada yatmaları doğru mudur?” Yatak odanız size aittir. Üstelik çocukların yaşları ne kadar küçük olurlarsa olsunlar, cinsel ilişki sırasında duyacaklarından ve göreceklerinden etkileneceklerdir. Çocuğun kendine olan güven duygusunun gelişebilmesi için erken yaşlarda kendi odasında tek başına yatabilmeyi başarması gerekir. Çocuğunuzu her açıdan korumak için aynı odada yatmamalısınız. “Çocuğuma cinsellikle ilgili bilgi vermekle onun merakını erkenden uyandırmış olur muyum?” Hayır. Aksine açık, kısa, doğru ve doğal bir biçimde verilen bilgiler çocuğun anne-babasına olan güvenini pekiştirir ve tatmin edicidir. Başkalarına soru sormak durumunda kalmaz. “Cinsellikle ilgili sorular sormaktansa odasına kitap bıraksam olur mu?” Kesinlikle hayır. Kitabı çocuğunuzla birlikte okuyabilirsiniz ama kitabı ona vererek bu sorumluluğu yerine getirmiş olamazsınız. “Çocuğumun cinselliğe olan ilgisi birden arttı ne yapmalıyım?” 9-14 yaş bu ilginin arttığı bir dönemdir. Sorduğu sorular ve gösterdiği ilgi karşısında telaşlanmayın. Her soruya doğal bir tavırla, zamanında ve doğru cevaplar verin. Cinselliğe yönelik ilgisi uzun süre devam ettiği ve sadece bu alana yoğunlaştığı takdirde bir uzmana danışın. İlgi doğal olmakla birlikte yaşamın diğer alanlarında uzaklaşacak kadar yoğunlaşma ruhsal sorunları ifade yardımıyla yolunda gitmeyenleri bulmak gerek. “Benim çocuğum hiç soru sormuyor ne yapmalıyım?” Her çocuk cinselliği merak eder. Yanlış anne baba tutumları çocuğun soru sormasını engeller Daha önceki girişimleri yanıtsız kalmış, bu konunun konuşulmaması gereken gizli bir konu olduğu mesajını almış,vb.. Uygun fırsatlar yaratarak film, tv programı,günlük yaşamda karşılaşılan durumlar konuyu siz açın ve soru sormasını sağlayın. Sizin rahatlatıcı tavrınız onu da rahatlatacak ve doğru bilgileri sizden almış olacaktır. “Çocuğumun hangi davranışları bir uzmana başvurmamı gerektirir?” - Banyo yapanları uyarılmasına rağmen ısrarla izlemeyi sürdürmek. - Anne-baba “hayır” dedikten ve sürekli uyardıktan sonra, ısrarla ve sürekli olarak “kötü söz” söylemeye devam etmek. - Sürekli ve ısrarlı olarak, kendinden daha küçük çocukları cinsiyet ve cinsellikle ilgili oyunlar oynamaya zorlamak. - Arkadaşlarını “doktorculuk” oynamaya ve üzerindeki giysileri çıkarmaya zorlamak. - Yabancı ya da yakın yetişkinler tarafından sarılıp, öpülmekten, dokunulmasından, iletişime geçmekten korkmak. - Oyunlarda kadın ya da erkek rollerini üzgün, kızgın ya da saldırgan bir tarzda oynamak, kendi cinsinden ya da karşı cinsten nefret etmek. - Sürekli ve ısrarlı olarak kendi cinsinden olanlardan hoşlanmak. - Mastürbasyon yapma sıklığının artması. Sünnet yaşı ne olmalı ve çocuğumu nasıl hazırlamalıyım? Sünnet dinsel inançlar ve gelenekler doğrultusunda yapılmakla beraber sağlık açısından da önemlidir. Çocukla sünnete ilişkin korkutmamak, korkutucu şakalar yapılmasını engellemek gerekir “Sen sünnet olunca görürsün!”, “ne zaman keseceğiz?”, “getirin bıçağı”. Çocuk sünnet olduğunda penisinin kesilip, organının eksileceğinden korkar. Çocuğa penisinin kesilmeyeceği sadece penisinin ucunda bulunan fazlalık olarak bulunan derinin alınacağı anlatılmalıdır. Erkek çocuk kadar sünnet olacak çocuğun kız kardeşi de bu konuda bilgilendirilmelidir. Sünneti toplumsal olarak eğlence düzenleyerek ve sünnet olan çocuğa hediyeler alarak kutlanır. Kız kardeşin kendisini dışlanmış olarak hissetmemesi için anne baba ona da destek vermelidir. Cinsel gelişim açısından çocuğun kendi vücudu ile çok fazla ilgili olduğu 2-7 yaş arası sünnet düşünülmemelidir. ÇOCUĞU BİLGİLENDİRMEDE ANNE BABALARA ÖNERİLER Çocuk bilgi edinmeye bazen içsel, bazen de dış uyarım nedeniyle yönelir. Çocuğun duyduğu, gördüğü şeyler, aile içindeki olaylar önemli rol oynar. Salt merak uyandırmaz, yönlendirir de. Çocuktan talep geldiği zaman veya ana-baba gereksinim duyulduğunu hissettiği zaman verilen bilgi en uygunudur. Çocuğun gelişim dönemine uygun bilgilendirme yapılmalıdır. Ana-babalar, cinsellikle ilgili sorulara verdikleri yanıtların çocuk tarafından anlaşılamayacağını düşünürler. Kısa, gerçek ve net cevaplar bu tehlikeye yol açmaz. Yetişkinin beden dili, konuşulanların içeriğinden ve kullanılan dilden daha önemlidir. Sözel bilgi verilirken önceden hazırlanılmış düşüncesi yaratılmamalıdır. Gebelik ve doğumla ilgili bilgilendirmede, acılar ve sıkıntılar değil anne olmanın güzelliği anlatılmalıdır. Çocuk hangi ebeveyne soru yöneltiyorsa cevabı o ebeveyn vermelidir. Bilgi veren yetişkinle özdeşim, duygusal olgunluğu kolaylaştırdığı için kız çocuğuna annenin, erkek çocuğuna ise babanın bilgi vermesi daha doğaldır. Kardeşlerle yaşama cinsler arasındaki farklılığın doğal bir biçimde keşfedilmesini sağlar. Anatomik farklılıklar doğal olarak küçük yaştan itibaren açıkça belli olursa sorun yaratmaz ve özel bir bilgilendirme ihtiyacı da doğmaz. Doğrudan gözlem çocuğun kafasını karıştırmaz. Cinsel organlar çeşitli adlandırmalar ile değil “vajina”, “penis” , “testis”, “meme” olarak öğretilmelidir. Kız çocuk, penis yokluğu nedeniyle kaygı duyar ve bunu açığa rahatsız olmadan “kızların cinsel organlarının erkeklerinkine benze ancak içe doğru geliştiğini, kadınların anne olabilmeleri için böyle bir yapıya sahip olmaları gerektiği” anlatılmalıdır. Erkek çocuğa, penise sahip olmanın bir üstünlük olmadığı yetişkinlerin bu organa odaklanmayıp doğal olarak algılamalarıyla öğretilebilir. Çocuğun soru sormamasının nedeni daha önceki yıllarda reddedilişleri, saçma, baştan savma cevapların verilmiş olmasıdır. Eğer eğitici anlayışlı görünmüyorsa, çocuk yeni bilgileri benimseme gücünü hissedememe tehlikesi içine girer. Suçluluk ve utanç duygusu cinsel yaşamı kaplar. Aşağılık duygusu ile bilgileri kabul etmez. Sorulara sağlıklı cevaplar almak çocuğun ana-babasına olan güvenini destekler. Bu sağlıklı iletişim için gereklidir. Eğiticinin rolü bastırılan gizi ortaya çıkarmak değil, bilinçlenmeyi ana-babasının vücudunu görmek ister. Bunu doğal olarak kabul etmek gerekir. Reddetme ve azarlama tepkileri gösterilmemelidir. Çocuk kendini suçlu hissetmemelidir. Hayvan yetiştirme bazı cinsel bilgilerin öğrenimini kolaylaştırır ama ebeveynin sözel desteği şarttır. Cinsel özdeşim 3-4 yaşında yaşından sonra cinsiyete uygun olarak giydirme ve rol beklentileri geliştirme, oyuncak seçimi, cinsel kimliğe uygun ebeveyn ile iletişim önem kazanır. Büyükler genellikle kendi aralarında konuşurken söz cinselliğe gelince, etrafta çocuklar varsa hemen konuyu değiştirirler. Halbuki bu durumlar çocukları bilgilendirmek için iyi bir fırsattır. Onu ortamdan uzaklaştırmadan, büyükleri dinlediğini unutmadan konuşma belli kurallar dahilinde sürdürülebilir ve ona istenilen bilgiler ulaştırabilir. MASTÜRBASYON Mastürbasyon, el ya da başka bir nesne ile cinsel organlara dokunmak ve bundan zevk almaktır. Bebeğin kendini tanıma döneminde sık rastlanan doğal bir davranıştır. Çocuklar için idrarını ve dışkısını yaptığı bölge ayrı bir ilgi odağıdır. Bu ilgi genellikle tuvalet eğitimi verilen yaşlarda artmaktadır. Kaygı duymak gereksizdir. Çocuğun bu davranışı cinsel gelişimin bir parçası olarak görülmelidir. Çocuğun tıpkı boyunun uzaması, kilosunun artması gibi bir gelişim eliyle gerekse sürtünerek mastürbasyon yapan çocuğa kızıp, azarlayıp, onu korkutmak yerine üzerinde durmamak ve eğer olağan üstü bir sıklıkta oluyorsa, onu korkutmadan ve konuya değinmeden başka bir şeyle oyalayarak dikkatini başka bir yöne çekmek genellikle yeterli olur. Mastürbasyon eğilimli küçük çocuklarda, duygusal doyumsuzluk söz konusu olabilir. Mastürbasyonu engellemek yerine bu doyumsuzluğun kaynağını bulmak ve ortadan kaldırmak gerekir. Bunun için bir uzman yardımı gereklidir. Erinlik ve ergenlik döneminde de mastürbasyon tekrar başlar. Bu durum cinselliğini yaşamak isteyen gencin doğal bir deneyim arzusundan kaynaklanmaktadır. Abartılmamalıdır. Normal ve sağlıklıdır. Yine sıklığının aşırı artması halinde bir doyumsuzluk, psikolojik bir sorun söz konusu olabilir. Bunun üzerine gitmek gerekir. Genci bu ilgisine doyum sağlamak üzere gizli olarak başvurduğu kaynakları engellemek, bu nedenle onu cezalandırmak yanlış olur. Mutlaka bir uzman yardımı alınmalıdır. CİNSEL İSTİSMAR Cinsel istismar, bir çocuk ya da yetişkinin başka çocuk/çocukların veya başka yetişkin/yetişkinlerin, istemediği cinsel davranışlarına maruz kalmasıdır. Cinsel istismar, genelde çocuğa yakın olan kişiler tarafından gerçekleştirilmektedir. Bu tür eylemler yinelenen tarzda olduğunda çocuk için daha ağır sonuçlar doğurabilir. Çimdikleme, okşama, sıkıştırma, öpme, el ile sarkıntılık etme, laf atma, uygunsuz sözcüklerle rahatsız etme, cinsel ilişkiye teşebbüs, tecavüz cinsel istismar kapsamına girer. İstismarın verdiği hasar; sürekliliğine, çocuğun yaşına, istismar edenin çocuğa olan yakınlığına, bağlılık derecesine ve aradaki yaş farkına, fiziksel zorlama ve şiddet içermesine, istismar davranışının derecesine bağlı olarak değişir. Cinsel istismarın derecesi ne olursa olsun unutulmamalıdır ki kimse cinsel istismara maruz kalmak istemez; kimse cinsel istismarı hak etmez; hiçbir davranış cinsel istismarı, taciz ve tecavüzü haklı gösteremez ve her türlü cinsel istismar kanunlar ve toplum önünde suçtur. Ailelerin Çocuklarını Cinsel İstismardan Korumaları İçin Yapılması Gerekenler Anne baba olarak, cinsel istismar konusunda bilgili ve bilinçli olmak, Çocuğun anne baba tarafından cinsel istismar konusunda bilgilendirilmesi, Çocuğun cinsel gelişiminin yakından takip edilmesi, Çocukla açık iletişim kurulması, Çocuğa ilgi ve şefkat gösterilmesi, güven ve sevginin belirtilmesinden kaçınılmaması, Çocuğu severken sevgi göstermenin yolu ellemek, sağını solunu çimdiklemek, ısırmak değildir. Böyle sevilen çocuklar sevgiyi göstermenin yolunun “dokunmak” olduğu yargısına sahip olurlar. Bu da istismar ile sevgi göstermeyi ayırt edememelerine neden olur. Aile fertleri ve yakın aile fertleri dışındaki başka kişilere fazla yaklaşmamaları öğretilmelidir. Yabancı insanlarla öpüşmemesi, yanına fazla yaklaşmalarına izin vermemesi ve kuşkulu davranışların neler olduğunu öğretilmelidir. Sevmek sadece dokunmak, öpmek değildir. Bazen tatlı bir bakış, bir söz bile bunun için yeterli olabileceği anlatılmalıdır. Hayır deme becerisi öğretilmelidir. Günlük yaşamda hayır diyemeyen çocuk böyle bir durumda da “HAYIR” deme becerisini gösteremeyebilir. Hiç kimsenin senin, özel yerlerine dokunmaya hakkı yoktur. Hiç kimsenin seni, kendi özel yerlerine dokundurtmaya da hakkı yoktur. Birisinin senden özel yerlerine dokunmanı istemesi ya da seninkilere dokunması saklayacağın bir sır değildir. Anlatmama sözü vermiş olsan bile, anlatırsan başına çok kötü şeyler geleceği söylenmiş olsa bile, böyle bir şey olursa anlatmalısın. Mutlaka söylemelisin. Sır saklaman gerektiği doğrudur. Ama bu saklanmaması gereken kötü bir sırdır. Gençlerin Cinsel İstismardan Korumaları İçin Yapılması Gerekenler Genç kendi cinsel arzularını ve sorunlarını bilmelidir. Hoşlanmadığı bir durumla karşılaştığında net olarak hayır diyebilmelidiri Yanlış anlaşılmamak için duyguları, davranışları ve sözlerinin uyum içinde olması gerektiğini bilmelidir. Çok iyi tanımadığı insanlarla birlikte olunacaksa yakınlarına bunu bildirmelidir. Kendi başına gidip dönemeyeceği yere iyi tanımadığı birinin eşliğinde gitmemelidir. Yaşı tutmuyorsa disko, bar, vb. yerlere gitmemeli, başkalarından içecek ve yiyecek almamalıdır. Günün geç saatlerinde sokakta tek başına kalmamalıdır. Alkol ve uyuşturucular sağlıklı düşünmeyi ve kendini ifade etmeyi engelleyebileceği için bunlardan uzak durmalıdır. Arkadaşının yönlendirici olmasına izin vermemelidir. Evde yalnızken gerekli güvenlik önlemlerini almalıdır. Çevrede tehlikeli olabilecek durumlardan kaçınmalıdır. Süreklilik arz eden istismar davranışlarını mutlaka yakınlarına bildirmelidir. Herhangi bir cinsel saldırıdan sonra delilleri yok edecek davranışlardan kaçınılmalıdır. Cinsel istismara saldırı, tecavüz, vb. uğradığında hemen kendisini anlayabilecek, destek ve yardımcı olabilecek bir yakını ile bu durumu paylaşmalıdır. Bir arkadaşı istismara uğradığında onu mutlaka dinlemesi gerektiğini ve günlük yaşamında destek olması gerektiğini bilmelidir. HIV/AIDS HAKKINDA… HIV, insan bağışıklık yetmezlik virüsünün adıdır. AIDS ise kazanılmış bağışıklık yetmezlik sendromudur. AIDS’ in yani HIV’in ilk olarak nereden, nasıl ve ne zaman geldiğine ilişkin çok kesin bilgiler olmamasına karşın bir takım varsayımlar ortaya konmaktadır. Olasılığı yüksek olan varsayımlarda en kuvvetlisi; HIV’in Orta Afrika’da ev hayvanı olarak bakılan yeşil başlı maymunda bulunan bu virüs hayvanda herhangi bir hastalığa neden olmamasına karşın insana geçtiği zaman değişime uğrayarak insana zarar veren HIV virüsüne dönüştüğüdür. HIV/AIDS - Korunmasız her türlü cinsel ilişki, - Test edilmemiş kan ve kan ürünleri, - Anneden bebeğe anne karnında, doğum sırasında ya da emzirme ile, - Ortak enjektör, jilet… kullanımı ile bulaşır! HIV/AIDS - Tuvalet, banyo, havuz, sauna, ev gibi ortak kullanım alanları, Tabak, kaşık gibi ortak eşya kullanımı, Dokunmak, el sıkışmak, sarılmak, okşamak, sosyal öpüşme gibi temasla, Öksürme ve hapşırma ile, Sivrisinek ısırması ile, DOSTLUK ile bulaşmaz! HIV/AİDS’TEN KORUNMA YOLLARI Mümkün olduğunca az sayıda kişi ile ilişki kurmak. Başkaları ile ilişkide bulunduğunu bildiğiniz ya da bunu meslek olarak yapan kişilerle cinsel ilişkide bulunmaktan kaçınma. HIV taşıyıp taşımadığından emin olunamayan kişilerle girilecek her türlü cinsel ilişkide mutlaka kondom prezervatif kullanmak. Kan nakli için kullanılacak kan ve kan ürünlerinin aşı, serum, vb. mutlaka gereken testlerden geçirilmiş olduğundan emin olmak. Damar içi ilaç kullanımında kesinlikle ortak enjektör kullanmamak. Berberde tıraş olurken yeni bir jilet kullanıldığından, usturanın dezenfekte edildiğinden emin olmak. Manikür ve pedikürde kullanılan araçların dezenfekte edilmiş olmasına dikkat etmek. Sağlık hizmeti alırken açılmamış enjektör kullanılmasına, kullanıldıktan sonra atılmasına ve kullanılan aletlerin mikroptan arındırılmış olmasına dikkat etmek. Kan kardeşi olmak, başkalarının yaralarına açık elle dokunmamak. Yukarıda sayılan korunma yolları aynı zamanda cinsel yolla bulaşan hastalıkların tümüne ilişkin korunma yollarıdır. Ayrıca cinsel yolla bulaşan hastalıklar hakkında bilgilenmek, bir belirti görüldüğünde hemen doktora başvurmak, üreme organlarında oluşan yara,bere, sivilce hemen tedavi edilmesi önemli korunma yollarındandır. HIV - negatif, kanda bu virüsün taşınmaması; HIV + pozitif ise kanda HIV virüsünün taşınıyor olmasıdır. Önyargılar ve bilgisizlik bu konuda korkulara ve yanlış davranışlara neden olmaktadır. Bu ise hızla yayılan bu hastalığın yayılmasını engellemek yerine daha büyük bir hızla yayılmasına neden olmaktadır. HIV pozitiflerle olan ilişkilerimiz de bu doğrultuda korku, düşmanca davranış ve söz konusu insanları dışlamamıza yol açmaktadır. HIV/AİDS ile bilgilenerek, korunma yollarını öğrenerek ve uygulayarak mücadele ederken HIV pozitiflerle ele ele vererek mücadele etmek temel yaklaşımımız olmalıdır. Çevrenizde HIV pozitif olan bir kişi varsa ona dostluğunuzu ,sevginizi cesurca sunun. Çünkü HIV/AIDS dostluk ve sevgiyle bulaşmaz ama gösterdiğiniz ilgi, sevgi ve sıcaklıkla HIV pozitif olan kişinin bağışıklık sisteminin güçlenmesini sağlayarak onun hastalıkla daha güçlü bir biçimde mücadele etmesini sağlarsınız. Onlara farklı davranmanıza gerek yoktur; her insanın hak ettiği ilgi, yakınlık ve sevgiyi göstermeniz ve yaşamı paylaşmanız yeterlidir. EK-1 ÇOCUĞU BİLGİLENDİRMEDE ANNE BABALARA ÖNERİLER Çocuk bilgi edinmeye bazen içsel, bazen de dış uyarım nedeniyle yönelir. Çocuğun duyduğu, gördüğü şeyler,aile içindeki olaylar önemli rol merak uyandırmaz,yönlendirir de. Talep geldiği zaman veya ana-babanın gereksinim duyulduğunu hissettiği zaman verilen bilgi en uygunudur. Çocuğun gelişim dönemine uygun bilgilendirme yapılmalıdır. Ana-babalar, cinsellikle ilgili sorulara verdikleri yanıtların çocuk tarafından anlaşılamayacağını düşünürler. Kısa, gerçek ve net cevaplar bu tehlikeye yol açmaz. Yetişkinin beden dili, konuşulanların içeriğinden ve kullanılan dilden daha önemlidir. Sözel bilgi verilirken önceden hazırlanılmış düşüncesi yaratılmamalıdır. Gebelik ve doğumla ilgili bilgilendirmede acılar ve sıkıntılar değil anne olmanın güzelliği anlatılmalıdır. Çocuk hangi ebeveyne soru yöneltiyorsa cevabı o ebeveyn vermelidir. Bilgi veren yetişkinle özdeşim, duygusal olgunluğu kolaylaştırdığı için kız çocuğuna annenin,erkek çocuğuna ise babanın bilgi vermesi daha doğaldır. Kardeşlerle yaşama cinsler arasındaki farklılığın doğal bir biçimde keşfedilmesini sağlar. Anatomik farklılıklar doğal olarak küçük yaştan itibaren açıkça belli olursa sorun yaratmaz ve özel bir bilgilendirme ihtiyacı da doğmaz. Doğrudan gözlem çocuğun kafasını karıştırmaz. Cinsel organlar çeşitli adlandırmalar ile değil “vajina”, “penis” , “testis”, “meme” olarak öğretilmelidir. Kız çocuk, penis yokluğu nedeniyle kaygı duyar ve bunu açığa rahatsız olmadan “kadınların anne olabilmeleri için böyle bir yapıya sahip olmaları gerektiği” anlatılmalıdır. Erkek çocuğa, penise sahip olmanın bir üstünlük olmadığı yetişkinlerin bu organa odaklanmayıp doğal olarak algılamalarıyla öğretilebilir. Çocuğun soru sormamasının nedeni daha önceki yıllarda reddedilişleri, saçma, baştan savma cevapların verilmiş olmasıdır. Eğer eğitici anlayışlı görünmüyorsa, çocuk yeni bilgileri benimseme gücünü hissedememe tehlikesi içine girer. Suçluluk ve utanç duygusu cinsel yaşamı kaplar. Aşağılık duygusu ile bilgileri kabul etmez. Sorulara sağlıklı cevaplar almak çocuğun ana-babasına olan güvenini destekler. Bu sağlıklı iletişim için gereklidir. Eğiticinin rolü bastırılan gizi ortaya çıkarmak değil,bilinçlenmeyi sağlamaktır. Çocuğun ana-babasının vücudunu görmek doğal olarak kabul etmek ve azarlama tepkileri kendini suçlu hissetmemelidir. Hayvan yetiştirme bazı cinsel bilgilerin öğrenimini kolaylaştırır ama ebeveynin sözel desteği şarttır. Cinsel özdeşim 3-4 yaşında başlar. 3-4 yaşından sonra cinsiyete uygun olarak giydirme ve rol beklentileri geliştirme, oyuncak seçimi, cinsel kimliğe uygun ebeveyn ile iletişim önem kazanır. Büyükler genellikle kendi aralarında konuşurken söz cinselliğe gelince, etrafta çocuklar varsa hemen konuyu değiştirirler. Halbuki bu durumlar çocukları bilgilendirmek için iyi bir fırsattır. Onu ortamdan uzaklaştırmadan, büyükleri dinlediğini unutmadan konuşma belli kurallar dahilinde sürdürülebilir ve ona istenilen bilgiler ulaştırabilir. KAYNAKÇA Ailelere İp Uçları, Çocuklarımızın Gelişimine İlişkin Aydınlatıcı Bilgiler. TED Ankara Kolejli Danışma ve Rehberlik Merkezi Aydoğmuş,K.,Baltaş,A.,Baltaş, Köknel,Ö.,Navaro,L.,Oktay,A., Razon, Yavuzer, H. Ana-Baba Okulu. Remzi Kitabevi, 7. Basım. Cinsel Sağlık ve HIV/AİDS Psikolojik Danışmanlar Eğitici Eğitimi 2003. Ankara Türk Eczacılar Birliği Cinsel Sağlık Eğitimi. İnsan Kaynağını Geliştirme Vakfı, 2003. Ceren Yayın Dağıtım, Ergen Sağlığı Bilgilendirme ve Farkındalık Kazandırma Programı. Yenimahalle Rehberlik Araştırma Merkezi Gander, M. J., Gardiner, Çocuk ve Ergen Gelişimi ,Yayına hazırlayan Bekir Onur., Ankara İmge Kitabevi Kılıççı, Y. 1989 . Okulda Ruh Sağlığı. Ankara yayınevi Onur, Ergenlik Psikolojisi. Ankara Hacettepe Taş Yayıncılık. 2. Baskı Sevim, J. 2002 Anne Bu Ne?. Ankara Remzi Kitabevi 2. Basım Tuzcuoğlu, N., Tuzcuoğlu, S.,2004 Çocuğun Cinsel Eğitimi “Anne, Ben Nasıl Doğdum?”, Yayın yeri Ankara, İstanbul gibi Morpa Kültür Yayınları Yavuzer, H., 1999, Çocuk Psikolojisi. Ankara Remzi Kitabevi. 18. Basım Aile içerisinde dengelerin değişmesine neden olan, çocuğun kendisini, çevresini, dünyayı anlamaya ve tanımaya çalıştığı, bağımsızlık arzusunun en üst seviyeye ulaştığı ergenlik dönemi hem ergen hem de anne baba için yepyeni bir dönemin başlangıcı niteliğindedir. Çocukluk ve yetişkinlik arasındaki bu geçiş dönemi kendi içinde de dönemsel farklılıklar göstermektedir. Bu farklılıklar ergenin çevresiyle, arkadaşlarıyla ve ailesiyle olan ilişkilerini doğrudan etkileyen en önemli unsurlardır. Gelişim sürecinin en sancılı dönemlerinden biri olan ergenlik döneminde yaşananlar, ilerleyen zamanlarda üstesinden gelinebilecek konular olsa da etkilerini her zaman göstermektedir. Bu nedenle anne babanın karşılaşılan bu farklılıkların bilincinde olması ve buna göre hareket etmesi, yaşanacak olası çatışmaların da önüne geçecek ve sağlıklı bir ilişki kurulmasına yardımcı olacaktır. 14 – 15 – 16 Yaş Erkek Çocuklarda Yaşanan Değişimler 14, 15, 16 yaş aralığını kapsayan orta ergenlikte değişimler tüm hızıyla devam ederken bu dönemde her yaş birbirinden farklı bir hal almaya başlamaktadır. Bir sene içerisinde ergende gözle görülür şekilde hem fiziksel hem de davranışsal değişimler yaşanmaktadır. Erkekler için kızlara nazaran daha fazla ve yoğun değişimin yaşandığı bu geçiş döneminde, özellikle fiziksel değişimlerin hızı erkeklerde en üst seviyeye çıkmaktadır. Yaşanan fiziksel değişimler, erkek çocuğun adapte olması ve üstesinden gelmesini gerektiren yenilikleri de beraberinde getirmektedir. 14 yaşlarında bilişsel gelişimlerin bir sonucu olarak artık erkek çocuklar soyut düşünme becerisi kazanmaya başlarlar. Böylece karşılaştıkları birçok konu arasında neden-sonuç ilişkisi kurabilmekte, olayları anlamlandırmakta ve yaptıklarının sonuçlarını kavramaya başlamaktadırlar. Entelektüel merak ve akıl yürütme, yargılama becerilerindeki artış hayatı, inançlarını, duruşunu, yaşam felsefesini, hem kendisinin hem de ailesinin değerlerini sorgulamasına neden olmaktadır. Bunların sonucu olarak da her şeyin en doğrusunu ve en iyisini kendilerinin bildiklerine ve her şeyi halledebileceklerine olan inançları çok yüksektir. Kendi değer yargılarını oluşturmaya çalışmaları, her şeyi bildiklerine olan inançları anne baba ile yaşanan çatışmaların daha da artmasına neden olmaktadır. Her ne kadar düşünme becerileri gelişmişse de tehlikeleri durumlarda kendilerine bir şey olmayacaklarına dair inançları hala sürmektedir. Erkek çocuklar, ön ergenlik döneminde duygu ve isteklerini kendi içinde dengelemeye çalışırken artık orta ergenlik dönemiyle birlikte, özellikle bağımsızlık isteğiyle, birey olma savaşına girmektedirler. Ebeveynlerinden uzaklaşma eğiliminde olan erkek çocuklar, içe kapanmaya ve kendisiyle ilgili konularda ailesini dışarıda bırakmaya daha yatkındırlar. Ebeveynlerini ve ailenin diğer üyelerini kendi dünyalarına dâhil etmedikleri gibi kendileri de ailesel konulara katılmak istemezler. Bu nedenle aile toplantıları, aile buluşmaları gibi etkinliklerde gruptan ayrı ve uzak durma eğiliminde olurlar. Bu tür davranışlar aileden kopmanın değil, ergenin bağımsızlığının ve kendini bulmasının girişimleridir. Bu nedenle bunun gibi durumlarda yaşananların aslında çok normal ve olağan olduğunu bilmek gerekmektedir. Onlara birey olmak için gerekli alanın verilmesi, özel alanlarını ihlal etmeden saygı gösterilmesi çok önemlidir. 15-16 yaşlarında aile dışında var olma isteği, bir gruba ait olma ve kabul görme arzusu ergenler için akran ve arkadaşların önemini oldukça arttırmaktadır. Bu dönemde ailenin yerini arkadaşlar almaktadır. Akran ve arkadaşların bu denli önemli ve yönlendirici güce sahip olması dönemin en kritik konulardan bir tanesidir. Hayatlarıyla ilgili kararlar alırken bile ergenler için arkadaşların etkisi anne babadan çok daha fazladır. Var olma sancısıyla arkadaşlarının üyesi olduğu gruplara, çetelere katılmak, yeni şeyler denemek gibi girişimlerde bulunma olasılıkları oldukça yüksektir. Aile etkisinin yerini arkadaşların alması ebeveyn ve ergen arasında çatışmalara neden olmaktadır. Orta ergenlik döneminin en hassas ve önemli konularından bir tanesi cinselliktir. Yaşanan fiziksel ve hormonal değişimlerle birlikte erkek çocuğun cinselliğe olan ilgisi ve merakı oldukça artmaktadır. Bu dönemde cinsel duygular, merak, ilk aşklar hayatlarının en önemli konularıdır. Kontrol etmekte zorlandıkları cinsel dürtüler erkek çocukların daha fazla merak etmesine ve yanlış tercihler yapmasına neden olmaktadır. Bu nedenle cinsel gelişimin bu denli hızlandığı ve önem kazandığı bu dönemde erkek çocukların bilgilendirilmesi, dürtülerini nasıl kontrol edeceğini öğrenmesi büyük önem taşımaktadır. Cinsellikle ilgili merakın doğru kaynaktan, doğru bilgilerle giderilmesi gerekmektedir. Arkadaş etkisinin çok yüksek olduğu ergenlik döneminde cinsellikle ilgili bilgilerin arkadaşlar yerine aileden edinilmesi çok önemlidir. Doğru bilgilendirme ve yönlendirmelerle hamilelik gibi sonuçların olması engellenmelidir. Ergenlik Dönemindeki Erkek Çocuğuma Nasıl Davranmalıyım? Hem ergen hem de anne-baba için bu sancılı ve kritik dönemi en sağlıklı şekilde atlatmada en büyük rol ebeveynlere düşmektedir. Ergenin içinde bulunduğu uzaklaşan, zaman zaman saldırgan, uzlaşmadan uzak ve çatışmaya hazır olan ruh halinin aslında yaşadığı sürecin bir parçası ve normal olduğunu kendinize hatırlatın. Bu noktada yapılacak en doğru şey çocuğunuzu gerçek anlamda ve dikkat vererek dinlemektir. Onun söylediklerine önem vermeniz sizinle düşüncelerini paylaşmasını sağlayacaktır. Bu sayede çocukla güzel bir iletişim kuracak ve olası sorunların önüne geçeceksiniz. Aynı zamanda aranızdaki bağ ve iletişim de güçlenecektir. Anlatmak istemediğinde de zorlamamanız, ancak çevresinde bunları paylaşabileceği birilerinin olduğundan da emin olmanız önemlidir. Bu dönemde çocuğunuz ne kadar söylediklerinizi dinlemiyormuş, sizi dikkate almıyormuş gibi görünse de yine en fazla sizin onayınıza ve sizin oluşturduğunuz güvenli bölgeye ihtiyacı vardır. Ergenliğin bu döneminde çocuğun yalnız kalmaya, kendi özel alanını oluşturmaya ihtiyacı vardır. Bu ihtiyacı göz önünde bulundurarak onun özel alanına ve mahremiyetine saygı gösterin. O izin vermedikçe özel alanına müdahil olmamaya özen gösterin. Arkadaşlarıyla olan ilişkilerinde yargılayıcı olmak yerine olumlu bir şekilde yaklaşın. Bu dönemi kontrol etmede ya da çocuğunuzla iletişim kurmada sorunlar yaşadığınız takdirde profesyonel bir destek almanızda fayda vardır. Uzman Klinik Psikolog Beliz EREREN

10 yaş erkek çocuğu psikolojisi