şiir, aşk, mektup , hüzün , efkar ,ayrılık , orman , deniz,acı, yakamoz, gün doğumu, med cezir ,martı , dalga , bulut,çöl, yağmur, r Çalışma alanları ile ilgili olarak Kamu kurum ve kuruluşları ile ortak projeler yapar. s) Amacı doğrultusunda değerlendirmek üzere her türlü kurban bağışını kabul eder, yurt içinde ve yurt dışında kurban organizasyonu yapar. Ayrıntılı Bilgi İçin : www.denizfeneri.org.tr. Bağış Yapmak İçin: www.denizfeneri.org BİR DENİZ FENERİ HİKAYESİİ.Ebru.Gürsoy’dan.. Rüzgarı, yazları ılık ılık, kışları ise sert esen, kayalık bir burnun ucunda bir deniz feneri, gelen geçen tüm gemilere, hep ışık tutar, onlara yol gösterirmiş. Fenerci hergün fenerin gaz yağını tazeler, camlarını siler ve her an ışık vermesini sağlarmış denizfeneri, fener i. isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder. işaret ışığı, işaret ateşi i. isim: Canlı cansız bütün varlıkları ve kavramları ifade eder. Despite the rain, the ship's crew could see the beacon from shore ahead. lighthouse n noun: Refers to person, place, thing, quality, etc. (for ships) Denizşiirleri okumak için tıklayın. Ünlü şairlerin Deniz ile ilgili şiirleri burada. Deniz konulu tüm şiirler Antoloji.com'da. cash. Kısa Deniz Feneri Sözleri Deniz kıyılarının tehlikeli yerlerinde bulunan, geceleri deniz taşıtlarına yol gösteren ve tepesinde güçlü bir ışık kaynağı olan deniz fenerleri hakkında yazılmış en güzel sözleri aşağıda bulabilir, isteğinize göre sosyal medyada da paylaşabilirsiniz. 1. Deniz kıyılarına neden deniz feneri konulur? Öğretmenim balıklar gece karanlıkta göremiyorlar diye… 2. Nasıl da yok olduk hepimiz. Yapayalnız. Deniz feneri misali… 3. Özledim… Gözlerimde kızıl bir deniz feneri gibi yanan ışık… Gece karanlık! Zaman çöp tenekesi misali bir dolup bir boşalıyor sevgili… 4. Bir yansıması olacaktı şurda, tam denizin üstünde. Alabora olmuş mehtap, ve yüzlerce deniz feneri… 5. Sen deniz feneri gibisin, ben de karanlık sularda kaybolan bi denizci kürek çekiyorum… Ama ışığını görmeden sana gidemem… 6. Vakit yok olur, zamandan boşalır varlık, Düşmez burçlardan haber. Bir uğursuzlukla ağır ve yorgun, Bütün insanlar bitti sanırsınız, Deniz feneri gülümser. – Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın “Deniz Feneri” şiirinden 7. Bekliyorum Deniz Fenerim seni… Bir sokak lambasının sönmeye yüz tutmuş ışığının altında bana gelecek ruhunla bedenini… 8. Yorgun bir deniz feneri gibisin… Yolunu kaybetmiş gemilerin umudu olan… 9. Oysa bir deniz feneri mevsimsiz ölür baylar… 10. Gözlerin benim için bir deniz feneri. Onlar olmadığında yolumu kaybediyorum… Bana bak ki seni her zaman bulabileyim… Deniz Feneriyle İlgili Sözler Uzun zamandadır yolda bu gemi, mürettebat bir o derece öfkeli, kaptan, “aşk” diye, diye getirdin nerelere? Hem kendini, hem gemiyi sürükledin serüvene… Nerede şu meşhur deniz feneri? hadi istersen, emri ver de, dönelim geri… Kayboluşun sisiyle uzaklara giden, incecik keder yolu gözlerinin. İçimin sönük deniz feneri, buruk sevişmeler dalgınlığı, büyülü geçitlerde sırları öpüşlerin… Bir kadının mutluluğu deniz feneri gibidir. Geleceği aydınlatır, aynı zamanda tatlı hatıraların maskeleri altındaki geçmişi de yansıtır. – Honore de Balzac Bir deniz feneri ucunda kayaların, bulutları çağırıyor gelsinler diye. Bir deniz feneri eğilip suya, görmek istiyor artık kendini. Ve dalgalar, deniz kaybediyor kendini. Buruşan aynaya düşerken bulutun rengi, üşüyor ayakları. Üşüyor ayakları, ısınmak için, fener suya sokuyor önce ayaklarını, sonra bırakıyor kendini kollarına denizin… Deniz feneri. Umudumun uzak köşesi, yalnızlığımın en derin yeri. Bıraktığımda denize benliğimi, ışığın yol gösterir bana, deniz feneri… Her gece, yalnızlığını saçarken uçsuz bucaksızlığına ve bakışların yansırken dalgalardan takalara, sessiz düşlerimin kimsesizliğime dönüşlerimin sahibi, umudumun en uzak köşesi yalnızlığımın en derin yeri; deniz feneri… Deniz fenerinden seslendim “Çevir dümenini Kaptan. Gelmek istediğinde burada olacağım.” Bir deniz feneri; etrafını aydınlatır, kendisi yalnız ve karanlıkken… O gemiler, o şilepler, karaya uzak duran o deniz feneri, bir bir getirsin giden ne varsa… Dalganın merhametine kanmışsa eğer deniz feneri, o gemi bu limana gelmeyecek demektir… Deniz fenerleri, hem insan izolasyonunun hem de birbirimize nihai bağlılığımızın sonu gelmez düşündürücü göstergeleridir. Virginia Woolf Bize ışığımızın parlamasına izin vermemiz söylendi ve eğer parlarsa, bunu kimseye söylememize gerek kalmayacak. Deniz fenerleri dikkat çekmek için top ateşlemezler, sadece parlarlar. Dwight L. Moody İnsan bir deniz feneri gibi davranmalıdır; o herkesin iyiliği için gece gündüz parlamalıdır. Mehmet Murat İldan Gözlerini kapatırsan, hiçbir deniz feneri sana yardım edemez! Mehmet Murat İldan Deniz feneri gemileri kurtarmaz; dışarı çıkıp onları kurtarmıyor, sadece insanları eve götürmeye yardımcı olan bu sütundür. Lea Michele Deniz fenerleri hava sertleştiğinde sallanmıyor; onlar sadece orada parlıyorlar. Bilinmeyen Deniz fenerine bakın. Bu kadar yoğun sis yok, gece bu kadar karanlık, fırtına o kadar güçlü, denizci bu kadar kayıp değil, ama fener ışığının kurtarabileceği şey yok. Thomas S Monson Nasıl bir deniz feneri gibi olduğunla ilgili, her zaman uzak mesafeleri arıyor. Ama aradığınız şey genellikle size yakındır ve her zaman olmuştur. Bu yüzden, ötesini aramak yerine kendi içinize bakmanız ve cevapları bulmanız gerekir. Susane Colasanti Eğer bir deniz feneriyseniz kendinizi saklayamazsınız; kendini saklarsan, deniz feneri olamazsın! Mehmet Murat ildan Bir deniz feneri kadar fedakarca insan tarafından inşa edilmiş başka hiçbir yapı düşünemiyorum. Sadece hizmet etmek için inşa edilmişlerdi. George Bernard Shaw Unutma, belki de birinin fırtınasındaki deniz fenerisin. Anonim Deniz fenerinden gelen ışın uğultulu rüzgar ve yağmurdan etkilenir mi? Tamamen kararlı ve fırtınadan etkilenmez. Gerçek benliğiniz böyledir. Bunun bilinçli olarak farkına vardıktan sonra hiçbir şey size zarar veremez. Vernon Howard Ben cankurtaran yerine deniz feneriyim. Ben kurtarmıyorum, bunun yerine başkalarına kıyıya giden kendi yollarını bulmalarına yardım ediyorum, onlara benim örneğimle rehberlik ediyorum. Bilinmeyen Deniz Feneri Kısa Özet Huzurlu ve anaç Bayan Ramsay ile hüzünlü olduğu kadar gülünç de olan Bay Ramsay, çocukları ve misafirleriyle birlikte tatil için Skye Adası`na giderler. Civardaki deniz fenerine yapılacak ziyareti dört gözle bekleyen Ramsay`lerin en küçük oğlu James, havanın bu ziyarete izin vermeyeceğini söyleyen babası tarafından hayal kırıklığına uğrar ve gezi ertelenir. Gezi ancak yıllar sonra, savaşın toplumu, bilhassa Ramsay ailesini kökten değiştirdiği bir dönemde ve farklı koşullar altında mümkün Woolf bilinç akışı tekniğini başarılı bir biçimde kullandığı Deniz Feneri adlı eseriyle, okuyucuyu, karakterlerin iç dünyasında esrarengiz bir yolculuğa çıkarır. Ayrıca Woolf, kadın ve erkek arasındaki çatışmaları ve aile hayatının gerilimlerini, kendi hayatında tanık olduğu hayal kırıklıklarıyla ve acılarla çarpıcı ve etkili bir bağ kurarak irdeler. Yazarın kendi yaşamından da izler taşıyan bu eser insanın değişime nasıl ayak uydurduğunu, onu nasıl karşıladığını çarpıcı bir şekilde ortaya koyar. gözlerin kırlangıç göğü kirpiklerinde kanatları ıslak martıların ayak izleri saçlarındaki her telde bir başka rüzgar poyraz, samyeli sen küçük kız sen bakışlarıyla kız kulesi efsanesine ayna tutan bir İstanbul perisi... ... sen gülümsersin göçebe martılar denize kavuşur karanlık bir gecede annesini kaybeden çocuk gözlerinde annesini bulur Üsküdar yağmurlarla yıkanır serin bir İstanbul akşamı sıralı ağaçlardan lodosa dolanır gözyaşları sen gülümsersin pardösü giyinir kızkulesi şemsiyelerin gölgesinde çiçeklerlerle buluşur caddelerde buğusu tüten düş kırık... ... KIZ KULESİNİN GÖLGESİ Kim bilebilir hangi asiklar hayal kurdu golgesinde Kim bilebilir kac kisi askini sahit tuttu golgesinde Kim bilebilir kac kisi huznunu paylasti golgesinde Kim bilebilir umudunu yitirdiginde kostu golgesine Kim bilebilir....... Sen bilemessin aski sahipsiz sanan karanliklarin golgesi... Nazım Hikmet, Turgut Uyar, Can Yücel, Attila İlhan başta olmak üzere Türk Edebiyatı’nın önemli şairlerinin deniz şiirlerini, Ivan Konstantinovich Aivazovsky’nin resimleri ile birlikte derledik. 1. Ayrılış, Orhan Veli Kanık Bakakalırım giden geminin ardından; Atamam kendimi denize, dünya güzel; Serde erkeklik var, ağlayamam. Ivan Konstantinovich Aivazovsky, Departure From Dutch Coast, 1844 2. Hasret, Nazım Hikmet Denize dönmek istiyorum! Mavi aynasında suların boy verip görünmek istiyorum! Denize dönmek istiyorum! Gemiler gider aydın ufuklara gemiler gider! Gergin beyaz yelkenleri doldurmaz keder. Elbet ömrüm gemilerde bir gün olsun nöbete yeter. Ve madem ki bir gün ölüm mukadder; Ben sularda batan bir ışık gibi sularda sönmek istiyorum! Denize dönmek istiyorum! Denize dönmek istiyorum! Ivan Konstantinovich Aivazovsky, Evening On The Crimea, 1895 3. Ma’î Deniz, Tevfik Fikret Rûh-i mâsûmunu, ey mâi deniz; Âh, lâkin ne zarar; Ben bu gözlerle mükedder, âciz Sana baktıkça teselli bulurum, aldanırım, Mâi bir göz elem-i kalbime ağlar sanırım… Ivan Konstantinovich Aivazovsky, Farewell On The Seashore, 1868 4. Deniz, Cahit Sıtkı Tarancı Bu akşam vakti deniz O bütün hasretimiz Sanki gelmiş de dile Nedametin sesiyle Çarparak kayalara Yetmez mi, diyor deniz Karada çektiğiniz? Ivan Konstantinovich Aivazovsky, Storm At Sea On A Moonlit Night, 1849 5. Deniz Türküsü, Yahya Kemal Beyatlı Dolu rüzgârla çıkıp ufka giden yelkenli! Gidişin seçtiğin akşam saatinden belli. Ömrünün geçtiği sahilden uzaklaştıkça Ve hayâlinde doğan âleme yaklaştıkça, Dalga kıvrımları ardında büyür tenhâlık Başka bir çerçevedir, git gide dünyâ artık. Daldığın mihveri, gittikçe, sarar başka ziyâ; Mâvidir her taraf, üstün gece, altın deryâ… Yol da benzer hem uzun, hem de güzel bir masala O saatler ki geçer başbaşa yıldızlarla. Lâkin az sonra lezîz uyku bir encâma varır; Hilkatin gördüğü rü’yâ biter, etrâf ağarır. Som gümüşten sular üstünde, giderken ileri Tâ uzaklarda şafak bir bir açar perdeleri… Mûsıkîsiyle bir âlem kesilir çalkantı; Ve nihâyet görünür gök ve deniz saltanatı. Girdiğin aynada, geçmiş gibi dîğer küreye, Sorma bir sâniye, şüpheyle, sakın “Yol nereye?” Ayılıp neş’eni yükseltici sarhoşluktan, Yılma korkunç uçurum zannedilen boşluktan Duy tabîatte biraz sen de ilâh olduğunu, Rûh erer varlığının zevkine duymakla bunu. Çıktığın yolda, bugün, yelken açık, yapyalnız, Gözlerin arkaya çevrilmeyerek, pervâsız, Yürü! Hür mâviliğin bittiği son hadde kadar!… İnsan, âlemde hayâl ettiği müddetçe yaşar. Ivan Konstantinovich Aivazovsky, Feodosia at Night, 1880 6. Deniz Feneri, Fazıl Hüsnü Dağlarca Uzanmış koca burun açık denize doğru, Lacivert ve gri gecenin değerinde. Karanlıkla başlar bir dünya sevgisi, Deniz feneri parlar, Talihe aldırmadan kayalar üzerinde Bulutlar birleşir alaca düzlüklerde, Çöker uzak limanlardan bir sis. Bir sıkıntı başlar karanlığında kaderin, Bildirir, yanınca yanınca, Ömrün neresindesiniz, aşkın neresindesiniz? Yüreğin mi daralıyor, yıldız ışığında, Bırak anılar gitsin biraz daha geri. Ruhu götürmeden vakit yürüyebilir, Düşün nasıl durmuş sabırla yüzlerce yıl, Hep bu benekte bu deniz feneri Ivan Konstantinovich Aivazovsky, Neapolitan Lighthouse, 1842 7. Bir Ölü Dalga, Edip Cansever Bir ölü dalga, şuramda tam Coşkusu içinde saklı, gürültüsü Bu kuru dal parçasını o getirdi dün akşam Bıraktı yüreğime, en önce beni gördü Yok hayır, yalnızca beni gördü de ondan Konuşur gibiydi çünkü dokundukça gövdeme Bir yangına daha uğrasam Bir yangına daha uğrasam. Her şeyden habersizdim önce Bir gök yapıyordum deniz kabuklarından Senin çocukça gülüşüne benzer bir gök Tersyüz ettikçe onları bir solan bir parıldayan Bak, sana bir şey söyleyeyim mi Vardır ya hani bir deniz kazasından Yeni kurtulmuş bir kız çocuğunun gözleri Bir yaşam boyu şaşkın ve kımıldamadan bakan O kadar bencilim ki, anla Sana verdim ben bu gözleri, ben armağan ettim anlaşılan. Ivan Konstantinovich Aivazovsky, The Island of Ischia, 1892 8. Denizi Anlatıyor, Turgut Uyar adı çok duyulmuş bir ozan değildi Tonyalı balıkçılar arasında -onlar ki her türlü balığı tutarlardı denizden- ama iyi bir ozandı bütün söylentilerin tersine denizde de olabilirdi sandalla uzun geçmişli denizle gün batımında var olan ve gün doğumunda da Ivan Konstantinovich Aivazovsky, The Island of Ischia At Sunset, 1857 9. Göller Denizler, Cemal Süreya Ölüm mü, Bir gölün dibinde durgun uykudasın. Denizler? Tanrılar karıştırır durur denizleri.. Ivan Konstantinovich Aivazovsky, Koktebel, 1880 10. Takvimdeki Deniz, Necip Fazıl Kısakürek Hasreti denizlerin, Denizler kadar derin. Ve o kadar bucaksız. Ta karşımda yapraksız Kullanılmış bir takvim. Üzerinde bir resim; Azgın, sonsuz birdeniz. Kaygısız, düşüncesiz, Çalkanıyor boşlukta Resimdeyse bir nokta; Yana yatmış bir gemi, Kaybettiği alemi Arıyor deryalarda. Bu resim rüyalarda Gibi aklımı çeldi, Bana sahici geldi. Geçtim kendi kendimden, Yüzüme o resimden, Köpükler vurdu sandım. Duymuş gibi tıkandım, Ciğerimde bir yosun. Artık beni kim tutsun. Denizler oldu tasam, Yakar onu bulmazsam Beni bu hasret dedim Varırım elbet dedim. Bir ömür geze geze Takvimdeki denize. Ivan Konstantinovich Aivazovsky, Misty Morning In Italy, 1864 11. Aşklar İçinde Bir Kentin Herhangi Bir Kentin I, İlhan Berk Benim yüzüm bir bayram telâşıdır Küller ve biraz da deniz artıklarıyla Ben ki çocuklarla büyüdüm ve Bu yüzden uzundur ya biraz kollarım Bir denizde bir akşam gittim ölümü Yosunlar rüzgârlar gözleriyle balıkların Hala saçlarıma takılmış bulurum Bir balığın pullarını ve tuzu Şimdi bir yolu yürüyoruz ya seninle Birden üçüncü sınıf bir lokantadayız işte Bir kadın senin ağzınla gülüyor ve Ne mutlu ne mutsuz. …………………… Nedir mi mutluluk diyorsun Bir eylülü gitmek belki de böyle Ivan Konstantinovich Aivazovsky, Napoleon On The Island of St. Helena, 1897 12. Gurbet Kuşları, Haydar Ergülen Gurbet açık zamanda bir deniz hadi misafir sayalım kendimizi onun vapurunda hem eski turnalar gibiyiz hala kendi kanatlarına misafir hem saklana saklana yenisi yok sözler gibiyiz bizden başka misafiri de yok ama yine de yolcu gibi davranır bu deniz insana gurbetten bir kuş mu gelmiş şehir uyuyor senin kanatlarınla uyanacak şehir bu değil güvercinin denizi geçtiği şiir bu değil Ivan Konstantinovich Aivazovsky, Night On The Black Sea, 1879 13. Deniz Kasidesi, Attila İlhan açıklarda göz gözü görmez fırtınadan anlar gelir körfeze kocaman ve soğuk pelikanlar gelir buzlu bir hüzünle yüklü yorgun ve üzüntülü kasırga sarsar katedralleri uzaktan çanlar gelir her biri bir rüzgâra uzanmış ezanlar gelir görünmez bir nabızdır atar telsizler büyülü ermiş deniz fenerlerinden aydınlık dumanlar gelir eski bir şarkıda gemileriyle kaybolanlar gelir siyah yelkenleri rüya tozlarıyla örtülü sanki deli bir su patlar çoğul yatağanlar gelir var mı yok mu anlaşılmaz yağlı korsanlar gelir kırbaçları kan içinde dev bıyıkları gürültülü döner sis anaforları bir imdat çınlar gelir ıslıkların kemendiyle çekilip boğulanlar gelir boyunları kırılmış son derece ölü canlanır liman meyhanelerinde anlatılanlar gelir inanılmaz ejderhalar kanatlı yılanlar gelir ihanet gibi kılçıklı kabahat gibi tüylü bir çatışma parıldar ki batı’da kanlar gelir mor uğultulardan oyulmuş erguvanlar gelir vahşi yapraklarında tuz böceklerinin tülü çözülür şimşeklerin demeti tel tel yananlar gelir tepeden tırnağa elektrik yeşil papağanlar gelir billurdan gagalarında çapraz bir rüzgâr gülü günler dağılır altüst olmuş zamanlar gelir başka başka takvimlerden başka insanlar gelir ölümlerini tekrar tekrar yaşamaya gönüllü Ivan Konstantinovich Aivazovsky, Mount Ayu-Dag on a Foggy Day, 1853 14. Deniz Ufkunda, Ahmet Hamdi Tanpınar Deniz ufkunda batan güneş Ve keskin çığlığı kuşların; Rabbim bu uğultu, bu ateş Ve ümitsiz uçuşların Doldurduğu akşam havası, Akşamın mercan dallar gibi Suda olgunlaşan rüyası… Ivan Konstantinovich Aivazovsky, Pathmos, 1854 15. Deniz Feneri, Metin Altıok Ufkum puslu karanlık; Tayfa çığlıklarıyla dolu Günlerim gecelerim. Başım önüme eğik, Öyle dimdik değilim. Tozlu merdivenlerimden Kendimi içten içe Bir çıkar bir inerim. Ben batık bir geminin Metruk deniz feneriyim. Gömüldüğünü gördüm Denize bir serenin, çırpınışını yırtık yelkenlerin. Gördüm derin iç çekişlerini Kendini bir çorap gibi Tersine çevirenlerin. Ivan Konstantinovich Aivazovsky, Sea at Night, 1861 16. Buluşmak Üzere, Can Yücel Diyelim için çekti bir sabah vakti Erkenceden denize gireyim dedin Kulaç attıkça sen Patiska çarşaflar gibi yırtılıyor su ortadan Ege denizi bu efendi deniz Seslenmiyor Derken bi de dibe dalayım diyorsun İçine doğdu belki de İşte çil çil koşuşan balıklar Lapinalar gümüşler var ya Eylim eylim salınan yosunlar Onların arasında bulacaksın beni Ivan Konstantinovich Aivazovsky, Seascape, 1870 17. Kadırga, Murathan Mungan Senelerce, senelerce evveldi; Bir deniz ülkesinde… ve belki de birbirine aktardığım defterlerin hepsinde bu şiir vardı Senelerce, senelerce evveldi; Biz seninle orada, o deniz ülkesinde tanıştık uzak denizler, uzak yakınlıklar içinde bir Kadırgada iki korsan tarih, yarın, ütopya dolu sandıklar arasında birbirimizi yaralarından tanıdık dışı korsan, içi iç denizlerde yaşayan çocuklardık konuşamadıklarımız bir bulut kalınlığında duruyordu aramızda oysa konuşsak yada dokunsak birbirimize çekip gidecekti içimizdeki o korkunç noksanlık batık gemilerin deniz diplerini saran umutsuzluğu vurmuştu yüzümüze birbirimizden ve aşkın keşfedilmemiş gizlerinden ürküyorduk bir definenin ikiye paylaştırılmış haritasında bilmeden birbirimize doğru ilerliyorduk. Ivan Konstantinovich Aivazovsky, The Seashore, 1851 18. Kırmızı Yeşil, Sait Faik Abasıyanık Kıyısına tuz ileten rüzgarı balıkların yüzdüğünü duyarım Dinlerim yosunların konuştuğunu midyelerin ağladığını. Aşkın bir kanadı vardır kırmızıdır delinir kan akar. Bir kanadı var zehir yeşili… Ivan Konstantinovich Aivazovsky, Ship off the Coast of Feodosia, 1897 19. Denizin Baladı, Özdemir Asaf gözlerin en bakışında bir en deniz, ve denizin en gözünde bir bakış, o sensin deniz.. o bakışa ben baktım deniz bakışındaydı, bıktım bakışındaydı gözleri, gözlerindeydi deniz… Kapak Resmi Ivan Konstantinovich Aivazovsky, Biarritz, 1889 En Güzel İstanbul şiirleri kısa sayfamızda, amatör ve ünlü şairlerden İstanbul ile ilgili şiirleri Hikmet Par Bizans göründü karşıdan şiiriFazıl Hüsnü Dağlarca Fetih zamanı şiiriEnder Şahin İstanbul şiiriOrhan Veli Kanık İstanbul Türküsü şiiriEnder Şahin İstanbul’umu özlüyorum şiiriAli Asker Barut Kızkulesi şiiriİbrahim Minnetoğlu İstanbul’un fethi şiiriNecip Fazıl Kısakürek canım İstanbul şiiriÜmit Yaşar Oğuzcan İstanbul şiiriFaruk Nafiz Çamlıbel İstanbul Şehremini Cemil Paşa’ya şiiriNazım Hikmet İstanbul’da şiiriAbdülhak Hamid Tarhan İstanbul düşman istilası altında iken Çamlıcada şiiriAttila İlhan İstanbul ağrısı şiiriNizami Sunguroğlu İstanbul şiiriZiya Osman Saba İstanbul şiiriEmrah Ceylan sevgili İstanbul şiiriTayyip Atmaca İstanbul şiiriArif Hikmet Par Bizans göründü karşıdan şiiriGeldik surların önüne, İçimizde garip bir sevinç Tamamlamışız vuslatın tadını Böyle kardeş kardeş gülümser, Boğaz’ın mavi rüzgârları, Bir esinti sarhoşluğu içinde İstanbul sizin bizim olacak İstanbul, İnanmışız, Denizlerden, dağlardan, ovalardan gelen Bu nurlu bahar içinde ellerimizde açacak, İstanbul çiçek çiçek. Şimdi surlar önünde dalgalanan bayrak, Yarın Bizans göklerine Hikmet PARFazıl Hüsnü Dağlarca Fetih zamanı şiiriHavanın mavisinde, denizin yeşilinde Bir türkü, Orta Asya’dan beri duymuşuz. Anamızın sütünden bayraklara kadar Yüce fetihle gecemizi yıldızlar Burçlardan yana uyanmışız. Bir yazı gibi tepeler alnında Yazılmışız, ile kuvvet ile aşk ile Kaderin büyüsünü bozmuşuz. Görmüşüz suretini güzelliğin Koca feleklere yarısı gök; Önünde şehit şehit durmuşuz, Cihanın yarısı İstanbul Hüsnü DAĞLARCAEnder Şahin İstanbul şiiriBenden öncede sana aşık olanlar vardı Benden sonrada oldular. Ne aşklar yaşandı sende, Ne aşklar son buldu yine sende. Hiçbir güzel senin kadar sevdiremedi kendini, Hiçbir sevgili unutturamadı seni. Rüzgarın birbaşka eser akşamlarında Sonbahar bir başka sarıdır yapraklarında Yedi tepen gelinlik giyer kışlarında Çiçekler erken açar erik ağaçlarında Yazı yaşayamaz olsamda kıyılarında Sen benim ilk ve son aşkımsın İSTANBUL..Ender ŞAHİNOrhan Veli Kanık İstanbul Türküsü şiiriİstanbul’da, Boğaziçi’nde, Bir garip Orhan Veliyim; Veli’nin oğluyum, Tarifsiz kederler içinde. Rumelihisarı’na oturmuşum, Oturmuş da bir türkü tutturmuşumİstanbul’un mermer taşları; Başıma da konuyor, konuyor aman, martı kuşları; Gözlerimden boşanıyor hicran yaşları; Edalım, Senin yüzünden bu halim. İstanbul’un orta yeri sinema; Garipliğim, mahzunluğum duyurmayın anama; El konuşur, sevişirmiş, bana ne? Sevdalım, Boynuna vebalim!İstanbul’da, Boğaziçi’ndeyim. Bir fakir Orhan Veli; Veli’nin oğlu, Tarifsiz kederler Veli KANIKEnder Şahin İstanbul’umu özlüyorum şiiriAnıların Koynunda bir sevda yaşıyorum Dantel işlemeli perdelerin pencerelerini süslediği Naftalin kokusu ile çiçek kokularının kucaklaştığı evleri olan Arnavut kaldırımlı sakakların Ahşap direklere takılı lambalarla aydınlatıldığı Sabahları kumru sesleri ile uyandığım Bahçe duvarlarından sarkan hanımellerine dokunduğum İstanbul’umu ŞAHİNAli Asker Barut Kızkulesi şiiriDenizin ortasında Uykusu kaçmış bir gemi Bütün ışıklarını açıyor Uzaktan çapkın çapkın Göz kırpıyor deniz feneri Ay doğuyor, sandallar toplanıyor bir araya Kaçın kurası Üsküdar vapuru Saat başı görücü gönderiyor Güvertesinden bir kuşu Onunsa derdi başka bambaşka Her şairle ayrı Adı çıktığından beriAli Asker BARUTİbrahim Minnetoğlu İstanbul’un fethi şiiriAştık geçilmez dağlar üstünden Öyle vakur, öyle heybetli Vardık ot bitmeyen vadilere Ayağımız değdi yeşerdi!Gönlümüzde büyüklüğü Asya’nın Yıktı köhneliğini orta zamanın Zamanın karanlığı ortasında Şimşek örneği parlayan kılıcımız Nur yağdırdı aydınlık yeni günlere Eskilik, karanlık düşüverince yere, Dağlar, denizler misali, Yol verdi gemilere!Sustu kulakları tırmalayan çan; Burca bayrak dikince Ulubatlı Hasan!İbrahim MİNNETOĞLUNecip Fazıl Kısakürek canım İstanbul şiiriRuhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar; Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar. İçimde tüten bir şey; hava, renk, eda, iklim; O benim, zaman, mekan aşıp geçmiş sevgilim. Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur; Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur. Denizle toprak, yalnız onda ermiş visale, Ve kavuşmuş rüyalar, onda, onda benim canim; Vatanim da vatanim… İstanbul, İstanbul…Tarihin gözleri var, surlarda delik; Servi, endamlı servi, ahirete perdelik… Bulutta saha kalkmış Fatih’ten kalma kir at; Pırlantadan kubbeler, belki bir milyar kırat… Şahadet parmağıdır göğe doğru minare; Her nakısta o mana Öleceğiz ne çare? Hayattan canlı olum, günahtan baskın rahmet; Beyoğlu tepinirken ağlar Karaca Ahmet…O manayı bul da bul! İlle İstanbul’da bul! İstanbul, İstanbul…Boğaz gümüş bir mangal, kaynatır serinliği; Çamlıca’da, yerdedir göklerin derinliği. Oynak sular yalının alt katına misafir; Yeni dünyadan mahzun, resimde eski sefir. Her aksam camlarında yangın çıkan Üsküdar, Perili ahşap konak, koca bir şehir kadar… Bir ses, bilemem tambur gibi mi, ud gibi mi? Cumbalı odalarda inletir katibi mi…Kadını keskin bıçak, Taze kan gibi sıcak. İstanbul, İstanbul…Yedi tepe üstünde zaman bir gergef isler! Yedi renk, yedi sesten şayisiz belirişler… Eyüp oksuz, Kadıköy süslü, Moda kurumlu, Adada rüzgar, ucan eteklerden sorumlu. Her şafak Hisarlarda oklar çıkar yayından Hala çığlıklar gelir Topkapı sarayından. Ana gibi yar olmaz, İstanbul gibi diyar; Güleni söyle dursun, ağlayanı bahtiyar…Gecesi sümbül kokan Türkçesi bülbül kokan, İstanbul, Fazıl KısakürekÜmit Yaşar Oğuzcan İstanbul şiiriEvin içinde bir oda, odada İstanbul Odanın içinde bir ayna, aynada İstanbul Adam sigarasını yaktı, bir İstanbul dumanı Kadın çantasını açtı, çantada İstanbul Çocuk bir olta atmıştı denize, gördüm Çekmeğe başladı, oltada İstanbul Bu ne biçim su, bu nasıl şehir Şişede İstanbul, masada İstanbul Yürüsek yürüyor, dursak duruyor, şaşırdık Bir yanda o, bir yanda ben, ortada İstanbul İnsan bir kere sevmeye görsün, anladım Nereye gidersen git, orada Yaşar OğuzcanFaruk Nafiz Çamlıbel İstanbul Şehremini Cemil Paşa’ya şiiriBütün hayatı uyur bir sema-yı mühmelde Geniş ufukları efsanevi hikayelerin Tasavvur ettiği gökler kadar beyaz, narin, Minarelerle müzeyyen, sevimli bir belde… O mai dalgaların bu sesiyle perverde Sevahilinde güler ruhu başka bir denizin, Gezer bu levhaya ait bir ihtiram-ı hazin Melul hisli mükedder nazarlı gözlerde. Bütün bedayi’-i ezman, nefais-i a’sar Bu mai çehreli İstanbul’un beyaz ve uzun Ufuklarında bulur penah şi’r ü füsun Dalınca gözlerim ağlar bu hüsn-i sakinde; Bu beldenin uyuyan bir başka güzellik var Bütün tulu’ ve gurubunda, subh u leylindeFaruk Nafiz ÇamlıbelNazım Hikmet İstanbul’da şiiriİstanbul’da, Tevkifhane avlusunda, Güneşli bir kış günü, yağmurdan sonra, Bulutlar, kırmızı kiremitler, duvarlar ve benim yüzüm yerde su birikintilerinde kımıldanırken, Ben, nefsimin ne kadar cesur, ne kadar alçak, Ne kadar kuvvetli, ne kadar zayıf şeyi varsa hepsini taşıyarak; Dünyayı, memleketimi ve seni Şubat, İstanbul TevkifanesiNazım HikmetAbdülhak Hamid Tarhan İstanbul düşman istilası altında iken Çamlıcada şiiriHey Çamlıca mehtabı ne olmuş sana öyle?.. Küskün duruyorsun. Bir şey kuruyorsun. Seyrinle ıyan et bana, ilham ile söyle Aksetmede âlâm-ı vatandan mı bu halet?.. Anlat; bu tahavvül neye etmekte delâlet. Vaktiyle ederken bu havâliyi zılâlin Bir sâha-i nilî. Ey neyyir-i leylî, Matem döküyor arza bugün bedr ü hilâlin Bir şeb ki, zîrinde küsûfun, Seyrangehi olmakda tuyûfun. Mâzîden esip gelmede bir nevha-i vâveyl.. Bir âh-ı müebbed. Hangi güneşin mâtemidir zulmetin ey leyl, Ey şi’r-i muakkad Yıldızlar olur bence meâlin gibi nâ-yab Atîde görünmezse o mâzideki mehtâb Olmazdı sabahın da yarın gülmeye meyli Pîşinde bu dîdar-ı mahûfun. Kartallara baktım düşüyorlar yere bi-ta’b; Oldum sanıyordum Melekü’l Mevt ile HamidAttila İlhan İstanbul ağrısı şiiriKanatları parça parça bu ağustos geceleri Yıldızlar kaynarken Şangır şungur ayaklarımın dibine dökülen Sen Eğer yine İstanbul’san Yine kan köpüklü cehennem sarmaşıkları büyüteceğim Pançak pançak şiirler tüküreceğim Demek yine ben Limandaki direkler ormanında bütün bandıralar ayaklanıyor Kapı önlerinde boyunlarını bükmüş tek tek kafiyeler Yahudi sokaklarını aydınlatan Tel Aviv şarkıları Mavi asfaltlara çökmüş Diz bağlıyor Eğer sen yine İstanbul’san Kirli dudaklarını bulut bulut dudaklarıma uzatan Sirkeci Garı’nda tren çığlıklarıyla bıçaklanıp İntihar dumanları içindeki Haydarpaşa’dan Anadolu üstlerine bakıp bakıp Ağlayan Sen eğer yine İstanbul’san Aldanmıyorsam Yakaları karanfilli ibneler eğer beni aldatmıyorsa Kulaklarımdan kan fışkırıncaya kadar Yine senin emrindeyim Utanmasam Gözlerimi damla damla kadehime damlatarak Kendimi yani şu bildiğim Attila İlhan’ı Zehirleyebilirim Sonbahar karanlıkları tuttu tutacak Tarla başı pansiyonlarında bekarlar buğulanıyor İmtihan çığlıkları yükseliyor Üniversite’den Tophane İskelesi’nde diesel kamyonları sarhoş Direksiyonlarının koynuna girmiş bıçkın şoförler Uykusuz dalgalanıyor Ulan İstanbul sen misin Senin ellerin mi bu eller Ulan bu gemiler senin gemilerin mi Minarelerini kürdan gibi dişlerinin arasında Liman liman götüren Ulan bu mazot tüküren bu dövmeli gemiler senin mi Akşamlar yassıldıkça neden böyle devleşiyorlar Neden durmaksızın imdat kıvılcımları fışkırıyor Antenlerinden Neden Peki İstanbul ya ben Ya mısralarını dört renkli duvar afişleri gibi boy boy Gümrük duvarlarına yapıştıran yolcu Abbas Ya benim kahrım Ya senin ağrın Ağır kabaralarınla uykularımı ezerek deliksiz yaşattığın Çaresiz zehirle kusan çılgın bir yılan gibi Burgu burgu içime boşalttığın O senin ağrın O senin Eğer sen yine İstanbul’san Yanılmıyorsam Koltuğumun altında eski bir kitap diye götürmek istediğim Sicilyalı balıkçılara Marsilyalı dok işçilerine Satır satır okumak istediğim Sen Eğer yine İstanbul’san Eğer senin ağrınsa iğneli beşik gibi her tarafımda hissettiğim Ulan yine sen kazandın İstanbul Sen kazandın ben yenildim Kulaklarımdan kan fışkırıncaya kadar Yine emrindeyim Ölsem yalnız kalsam cüzdanım kaybolsa Parasız kalsam tenhalarda kalsam çarpılsam Hiç bir gün hiçbir postacı kapımı çalmasa Yanılmıyorsam Sen eğer yine İstanbul’san Senin ıslıklarınsa kulaklarıma saplanan bu ıslıklar Gözbebeklerimde gezegenler gibi dönen yalnızlığımdan Bir tekmede kapılarını kırıp çıktım demektir Ulan bunu sen de bilirsin İstanbul Kaç kere yazdım kim bilir Kaç kere kirpiklerimiz kasaturalara dönmüş diken diken 1949 Eylül’ünde birader mırc ve ben Sokaklarında mohikanlar gibi ateş yaktık Sana taptık ulan Unuttun mu Sana İlhanNizami Sunguroğlu İstanbul şiiriNice büyük komutan tutuştu senin için. Almak için mevlaya yalvardı için için. Nasip oldu sonunda, O muhteşem Fatih`e O büyük zafer ile damga vurdu tepe üstüne kurulan koca şehir. Sana kavuşmak için olmuştuk koca nehir. Allah, Allah diyerek, atıldık yedi koldan Gemileri yüzdürdük, dağ tepe susuz yoldanKaptı şanlı sancağı çıktı Hasan surlara. Siper etti güğsünü, o zalim okçulara. Bir Hasan binler oldu, atıldılar ileri Şehit olmak dileği, Fatih`in şanlı İstanbul`u hediye ettin bize O muhteşem günde atı sürdün denize. Her biri bir Fatih`ti kahraman askerlerin. Büyüdükçe büyüdü, isimsiz atlattın dünyaya İstanbul`u almakla Bir er gibi savaştın, kalbindeki bayrakla. Bu yüce savaş için, feyz aldın Peygamberden Kalkta bak koca Fatih, yattığın o gerdan taktı, torunların sonunda. Adını senden aldı, inci gibi boynunda. Göklere yükseliyor, Sinan`in eserleri. Bir rüya gibi hala, İstanbul`un her SunguroğluZiya Osman Saba İstanbul şiiriSeni görüyorum yine İstanbul Gözlerimle kucaklar gibi uzaktan Minare minare, ev ev, Yol, Boğaziçi’nden doğru Bir iskeleden kalkan vapurun sesi, Mavi sular üstünde yine Bembeyaz yanda, serin sabahlarla beraber, Doğduğum kıyılar Beşiktaşım. Baktıkça hep, semt semt, yer yer, Beş yaşım, onbeş yaşım, ah yirmi yaşım!Durmuş bir tepende okuduğum mektep, Askerlik ettiğim kışladır ötesi. Bir gün bir kızını benim eden Evlendirme de sayılmaz mı oralar? Elimi tutar gibi iki yanımdan, Babamın yattığı Küçüksu, Anamın toprağı açık kollarıyla boğaz, Çengelköy’den aktarma Rumelihisarı. İstanbul, İstanbul’um benim, Kadıköy’ü, Üsküdar’ı…Gün olur, Köprü ortasında durur Anarım, Adalar’da çamların uykusunu. Gün olur, Beyoğlu’nu özler içim, Koklamak isterim Tünel’in geçer üstünden, Gemi gelir yanaşır Bir eski türküdür, kulağıma fısıldar, “İçi dolu çamaşır.”Göğünde tanıdım ayın ondördünü. Kırlarında bilirim baharı, Herşey içimde, herşey, İstanbul daha görüyorum seni dünya gözüyle, Göğün hep üstümde, havan ciğerlerimdedir. Ey doğup yaşadığım yerde her taşını Öpüp başıma koymak istediğim şehir!Ziya Osman SabaEmrah Ceylan sevgili İstanbul şiiriİstanbul`um, nazlı yârim Yedi Tepeli gözlerinin şehveti, Bakışlarından `boğaz`ına uzanıyor. Boğazın iyi yüzü, dünyanın iki sûreti…Beyoğlu`nda keyifli bir gece; içtiğim kadehsin. Yudumlarken şarabımı, öpüyorum dudaklarından. Dudağımdaki kadehsin, İçiyorum seni doyasıya..Beşiktaş iskelesinden çaresizce seyrediyorum seni; Seyrim Kadıköy`de iniyor, Yürüyor umarsızca Bahariye`de; gecenin bir yarısı. Bir göz, bir bakış arıyor, bulamıyor geçmişten…Sarayburnu`ndan, eşsizliğini Seyre daldığımda Ayasofya`ya nazır; Martıların sesinde duyumsuyor, Gözlerimle sevişiyorum kendi evimin kara sularıdır Haliç, Hasköy`den Piere Loti`ye uzanırken hissettiğim koku, Sevgiliyle içeceğim çayın âdeta demidir. Haliç`li çayın buğusu, teleferikle Eyüp Sultan`a salınmakta..Galata Kulesinin üst katından Seyrediyorum vücudunun en güzel yerlerini.. Prangalı mahremiyetinin `giz`lerini, Yüreğimin derinliklerinde bunca acı, bunca keder; O eşsizliğini unutturmana yetmiyor. Bebek`ten Hisar`a uzanan bir pazar sabahı, Güzelliğin, kahvaltıda bana eşlik sevgili, Sende özdeşleşerek; Sende onları, onların ruhunda seni görerek;Yaşıyorum seni `İstanbul`… Yaşıyorum seni `Sevgili`… Mart 2007Emrah CeylanTayyip Atmaca İstanbul şiiriHer gece düşümde gel diyen sendin Geldim ve dayandım kendi kendime Aradığım adresini terk etmiş Kendinden korkan bir korkuluk oldum Gelir geçer yağmur yüklü bulutlar Çatlar dudakları susar İstanbul Ağız ağız değil sözler yalama Hangi yüzü insan hangisi şeytan Bakınca insanı seçen göz nerde Nerede yüreği hallaç olanlar Tuttuğum taşlara yapışır elim Kanatır dilini susar İstanbulParklarda yollarda canım çocuklar Evine bir ekmek götürmek için Çöpten boyunları çıt çıt kırılır Beş yaşında Kadıköy`de sahilde Darbuka morartır parmaklarını İçini boğaza kusar İstanbulGündüz çeker gider dert gece başlar İnsan ormanını bir çığlık yakar İki hisar iki köprü su susar Ara sıra toprak oynar yerinden “Merdi namert yokuşunda vururlar” Yarasına tuzu basar İstanbulTaşrada gördüğüm İstanbul meğer Değilmiş burada filim icabı İçi başka dışı başka yakıyor Dökülen ar namus kaldırımlardan Sabrın sınırına gelir dayanır Köprüde kendini asar İstanbulTayyib Atmaca

deniz feneri ile ilgili şiirler