RobinsonCrusoe cont.: Chapters 11-12-13 (20+22+14=56 pages) Puritan work ethics & philosophy; Defoe as Dissenter; perseverance 7. Robinson Crusoe cont.: Chapters 14-15-16 (11+18+16=45 pages) Primitivism: Treatment of Friday; The Concept of the Noble Savage 8. Robinson Crusoe cont. Chapters 17 & 18 (20+30=50 pages) RobinsonCrusoe (Ingilizce-Türkçe Karşılıklı Hikayeler) İ was born in 1631, in the city of York in the north of England. My father was German, yet he came to live and work in England. Just after that, he married my mother, who was English. Her family name was Robinson, therefore, when İ was born, they called me Robinson, after her. ESERİN ÖZETİ : Robinson Crusoe orta halli bir İngiliz ailenin çocuğu idi . Babası Robinsonun iyi bir iş tutup sakin bir hayat sürmesini arzuladığı halde,Robinson denizlere açılıp maceracı bir hayat sürmeye öylsine can atıyorduki, en sonunda evinde daha fazla kaşlamayacağını anladı.Büyüklerin haberi olmadan ilk RobinsonCrusoe Özeti: Denizcilik aşığı, akıllı, becerikli ve maceraperest bir insan olan Robinson Crusoe Denizlere açılıp yeni yerler görme tutkusu içindedir. Yaptığı tehlikeli iki deniz yolculuğu yüzünden bu tutkusundan vazgeçer. Ancak bir süre sonra tekrar yolculuğa çıkar. Yolculuk yaptığı gemi batar. ESERİNÖZETİ : Robinson Crusoe orta halli bir İngiliz ailenin çocuğu idi . Babası Robinson'un iyi bir iş tutup sakin bir hayat sürmesini arzuladığı halde,Robinson denizlere açılıp maceracı bir hayat sürmeye öylesine can atıyordu ki en sonunda evinde daha fazla kalamayacağını anladı.Büyüklerin haberi olmadan ilk cash. Yıllarca dile gelen harika bir serüvendir Robinson Crusoe macera türünde olan bu roman ilk ve orta dereceli çocukların okuması gereken önemli yapıtlardan birisidir. Robinson Crusoe Kitap Hakkında Kısa Özet Konusu Robinson denize ve serüvenlere meraklı gençtir. Ailesinin istediği mesleği olmak yerine denizlere açılıp yeni maceralar keşfetme ister. Bu amaçla limandan bir gemiye biner ve kendini bulacağı bir maceraya kapı aralamış olur. Bindiği gemiyle yolculuk ederken bir fırtınaya mağruz kalır, korsanların eline düşer kendini köle olarak bulur ancak cesaretini toplayarak korsanların elinden kaçar. Bir süre Portekiz de kamış satar ancak bir yolculuğa çıkar ve ıssız bir adaya tek başına düşer. Yanında bir kaç parça eşyası ile adana tek başına yaşam mücadelesi vermek zorunda kalır. Ada da yaşamaya başlar ilk zamanlar bağzı şeyleri bilemez başarısız olur. Avlanır, kendine barınacak yer yapar. On iki yıl bir fiil ada tek başına yaşar ve çok alışır burada yaşamaya. Ancak bir gün yamyamları görür adada bir adamı yiyeceklerdir Robinson onlara saldırır bir kaçını öldürür diğerleri kaçar ellerinden kurtardığı adam ile yakın arkadaş olurlar onun adı Friday dir. Friday ile birlik te yaşamaya devam ederler ona öğrendiği her şeyi öğretir onun babasını da Yamyamların elinden kurtarırlar beraber. Bir gün bir ingiliz gemisi görürler ve macera devam eder... Robinson Crusoe Romanı Yazarı Daniel DEFOE dir Robinson Crusoe Yazarı Daniel Defoe Orijinal ismi The Life and Strange Surprizing Adventures of Robinson Crusoe, Of York, Mariner Who lived Eight and Twenty Years, all alone in an un-inhabited Island on the Coast of America, near the Mouth of the Great River of Oroonoque; Having been cast on Shore by Shipwreck, wherein all the Men perished but himself. With An Account how he was at last as strangely deliver’d by Pyrates. Ülke İngiltere Özgün dili İngilizce Türü Roman Yayınevi W. Taylor Robinson Crusoe, Daniel Defoe’nun 1719 yılında ilk basımı yapılan ve bazılarınca ilk İngilizce roman olarak nitelendirilen kitabıdır. Kitap İngiltere’de yaşayan Alman asıllı orta halli bir ailenin en küçük oğlu olan Robinson Crusoe’nun babasının tüm itirazlarına rağmen, dünyayı gezme hayalleri ile çıktığı yolculukları ve bu sırada karşılaştığı olayları anlatır. Bu yolculuklar içinde ıssız bir adada 28 senesini son üç yılı hariç yalnız geçirir. Kitabın orijinal adı bir başlığa göre oldukça uzun sayılabilecek şekilde basılmıştır York’lu Bir Denizcinin, Kendi Kaleminden, Deniz Kazası ile Düştüğü Amerika Sahillerindeki Oroonoque Nehri Ağzındaki Issız Bir Adada 28 Yılını Geçirirken Yaşadığı Serüvenler ve Korsanlar Tarafından Kurtarılması. Kitaba gösterilen ilgi İlk çıktığı 25 Nisan 1719 yılında, okurun tepkisi çok olumlu oldu. Daha yıl dolmadan, 4 baskı yaptı ve sonraki yıllarda da çok geniş bir okuyucu kitlesi edindi. 19. asrın sonlarına doğru, Batı edebiyat dünyası, kitabın farklı dillere de çevrilmiş baskıları, kitapla ilgili eleştiri ve analizlere yer veren araştırmalar ve konusuyla benzerlikler içeren başka kitaplarla tanıştı. Özellikle çocuklar için kısaltılmış versiyonları ve serüvenleri anlatan sadece resim içeren kitaplar da basıldı. Kitaba daha sonra Robinson’un adadan kurtulduktan sonra yaşadığı serüvenleri anlatan bölümler de eklendi Fakat bu kısımlar içerdiği diğer milletleri aşağılayıcı ve eleştirel yaklaşımlar sebebiyle ilk kısımları kadar evrensel bir ilgi kazanamadı Gerçek öyküler Kitabın konusunun aslında gerçek hayatta, eski adı Isla Mas a Tierra olan bir adada yalnız yaşamış Alexander Selkirk adlı İskoç bir denizcinin 1709 yılında Woodes Rogers tarafından kurtarılmasının yarattığı şaşkınlık ve ilgiden ilham alınarak yazıldığı iddia edilmiştir. Benzer bir kaynak ta müslüman dünyasından İbn-i Sina ve İbn-i Tufeyl kaynaklı Hay ibn-i Yakzan adlı kitaptır. Bu kitapta bir müslümanın adayı çekip çevirmesi anlatılır. Ancak bu romanda olaylar daha barışcıl bir dille anlatılmıştır. Konusu Romanın edebiyat seviyesinin düşüklüğü hakkında çeşitli eleştiriler yapılmış olmasına rağmen, etkileyici konusu ve serüvenleri ile Batı’nın sömürge tarihi ve felsefesi anlatılır. Anlatım basit cümlelerle kısa kısa, olay akışının verilişi şeklindedir. Bu yapı içerisinde adadaki yaşamın detayları ve bunların arasında Robinson’un iç konuşmaları ve o anki duygu dünyası yansıtılır. Hikâye İngiltere’de belli bir gelir seviyesi ve mutluluk standardı yakalamış Crusoe Kreutzner ailesinin en küçük oğulları Robinson’un babasının aksi yöndeki telkinlerine rağmen, sıkıcı ama garantili hayatı terk ederek bir arkadaşının babasının gemisiyle denize açılması ile başlar. Bundan sonra Faslı bir denizciye köle olarak satılır kitapta bu kişiden Türk diye söz edilmektedir. Oradan kaçması ve kendisini Brezilya’da şeker kamışı yetiştiren zengin bir çiftçi olarak bulmasına kadar birçok macera yaşar. Ancak rahat Robinson’u sıkmaktadır. Biraz da mal hırsıyla hayale kapılarak Afrika’dan köle getirip satmayı planlar. Arkadaşları ile planladığı bu yolculuk nihayetinde, ıssız bir adada kendisini bulur. Geminin enkazından kurtarabildikleri ile yaşamını sürdürecektir. Yaklaşık 24 sene sonunda adaya yabancıların geldiğini fark ederek, bunların elinden kurtardığı ve kendisine “Cuma” ismini verdiği bir yerli ile 4 sene daha adada yaşar. Cuma’ya İngilizce ve din bilgisi vererek kendisini eğitir, hizmetine alır. Orijinalinde, ilk kitap adadan kurtulduktan sonra Robinson’un İngiltere’ye dönmesi ve bir ihtimal Robinson’un oraya tekrar dönebileceği iması ile bitirilir. Sonradan eklenen ve Robinson’un Maceraları adı verilen ikinci kitapta, Robinson adaya gerçekten döner. Ancak kendisi artık ada halkınca bir fatih ve sömürge valisi yetkilerine sahip olarak tanınmaktadır. Burada da kendince yaptığı iyilikler ve ada halkının mutluluklarına yaptığı katkıların ardından yine serüvenlerine devam etmek ve dünyayı tanımak için denize açılır. Madagaskar’dan, Çin’in kalabalık şehirlerinden, ticaret limanlarından, Asya’nın ıssız şehirlerinden, Tatarlardan, Çerkezlerden, Ruslardan yani hemen hemen o sıralarda Avrupalılarca merak edilen her yerden geçerek İngiltere’ye döner. Bu yolculuklarda kendisini hep yüksek karlarla ticaret yaparak, Hindistan’dan afyon alıp, Çin’e satıp, oradan Rus bozkırlarından kürk alıp, Araplara satarken görürüz. Bütün bu işlerin arasında, sürekli kendi kültürünü diğerleriyle kıyaslar ve Çin’in tüm nüfus büyüklüğüne ve ticaretine rağmen hiçbir zaman Avrupa ile boy ölçüşemeyeceğini söyler. Hatta kervanlarda yol arkadaşları ile bu düşüncelerini paylaşıp onları gerektiğinde tartışmalarda susturur. Kafasında sürekli olarak kendi dininin ve kültürünün üstünlüğü konusunda doğruluğundan emin olduğu fikirler geçirir ve bunları okuyucusuyla paylaşır. Kitabın yazıldığı tarihte dünya tarihini etkileten başlıca olaylara da yer yer değinilmiştir. Bunlar arasında Çin’de daha o zamanlar başlayıp sonradan Mao’nun kültür devrimine kadar sürecek olan ve Çin’i adeta İngilizlerin oyuncağı haline getiren, genç nüfusu çürüten afyon bağımlılığının ilk izlerinden bahsedilir. Ayrıca o zamanlar açıkça dile getirilmeyen Amerika’daki İspanyol ve Portekiz’lilerce gerçekleştirilmiş katliamalardan söz edilir ve bu milletler barbar oldukları konusunda eleştirilir. Bu dönemde Osmanlı’nın 1699 Karlofça antlaşması ile duraklamadan gerilemeye geçtiğini düşünülürse, kitapta da Robinson’un buralardan hiç bahsetmemesi ilginç bir paralellik gösterir. Tıpkı Osmanlının gelişmesi zamanında olduğu gibi Rusların iç Asya eksenindeki hareketleri ve başarıları bu dönemde Avrupalılarca daha ilgi çekici bulunduğundan bu memleketle ilgili görüşler ve bilgiler kitapta çok sık paylaşılır. Kitapta Türklerle ilgili olarak iki ilginç cümle sarfedilmiştir. Birinde Robinson’un bıyığını “çok etkileyici” görünen Türkler gibi uzattığından bahsedilir. İkincisinde ise, Robinson bir İspanyol ile Türk arasında, iyi efendilik karşılaştırılması yapılsa, Türk’ün muhtemelen daha iyi olabileceğini düşündüğü anlaşılır. Hristiyanlık ve Robinson Robinson’un yaşamını kendi ifadesi ile cehenneme çeviren gezme ve macera tutkusu, adada ilk zamanlar kalbinde hiç duymadığı tanrı korkusunu da keşfettirmiştir. Başına gelen olayları ilk zamanlar babasının sözünden çıkmasına karşı verilen bir tanrı cezası olduğunu düşünse de, bir süre sonra büyük yalnızlığının aslında tanrıyı anlamak yolunda hayatındaki en büyük fırsatı yarattığını düşünmüştür. Adadaki ve sonraki hayatında önceleri düşüncelerinde yer bulmayan inançları, zamanla kararlarını alırken hayati ihtiyaçların da ötesine geçmiş ve adeta onu yönlendirmiştir. Özellikle Sibirya içlerini dolaşırken, Tatarların tapındığı bir putu arkadaşı ile yakması ve bunun sonucunda çıkan ayaklanmanın kendisi ve kervanındakilerin canını tehdit etmesi, bütün kitap boyunca her şeyden çok insan hayatına değer verdiğini ifade eden Robinson’un kişiliği ile çelişki yaratmıştır. Sayfalar ilerledikçe, hümanist ve mücadelesini doğa ile sürdüren kişiliği, adeta bir sömürge valisi ya da herkesi kendi dinine inandırmaya çalışan bir misyoner kimliğine dönüşür. Cuma ile karşılaştığı ilk anda ona adını sormadan “Cuma” ismiyle hitap etmesi ve onun dininin özelliklerini ve bütünselliğini sorgulamadan hristiyan olmasına çabalaması aslında, sonradan ortaya çıkan kişiliğinin ipuçlarını vermiştir. Gittiği ülkelerin kültürlerini sorgulamadan onların yaptıklarını anlamaya çalışırken hep son noktada verdiği kararları “neticede bu insanlar putperestti” diyerek inanç tabanında sonuçlandırır. Bazen bu inançsız putperestlerin aşırı barbarlıklarına sebep olarak inançsızlıklarını görür. Ancak bir vahşinin dinini büsbütün terk ederek birey olabileceğini düşünür. Gerçekten de, Cuma o dönem edebiyatındaki hikâyelerde bir birey olarak anlatılan ilk yerlidir. Robinson’un adada geçirmiş olduğu yalnızlık süreci sonraları Batı dünyasınında gerçekten tanrı yolunda atılması gereken iyi bir adım olarak değerlendirilmiş ve bu dönemde tanrıdan uzaklaşmak yerine büsbütün inançlarına daha çok sahip çıkması takdirle karşılanmıştır. Ancak bu özelliklerin yani bir kilise desteğinden yoksunken bu derece tanrı ile yakınlaşabilmesi Anglikan kilisesince inandırıcılıktan yoksun bulunmuştur. Sömürge Düzeni ve Robinson Roman, doğa ile insan mücadelesi şeklinde başlayan konusu ile ilgi çekici sömürge tarihi bilgileri ile de doludur. Batı Avrupa o dönemde sömürge yarışında yavaş yavaş Portekiz ve İspanyol üstünlüğünden Hollanda Flemenk ve İngiliz üstünlüğüne geçişini yaşamaktadır. İngilizler Hindistan, Çin ve Okyanusya bölgesinde önemli kazanımlar elde ederken, Latin devletleri arasında liderliği çeken Portekiz sömürge tarihindeki başarılı döneminden yavaş yavaş uzaklaşmaktadır. Bu noktada özellikle ikinci kitapta anlatılanlar dikkat çekicidir. Yazarın sonradan öğrenildiği üzere aynı zamanda bir İngiliz Hükümeti ajanı olması belki de, politik çıkarları açısından ilgi toplamış bir romanın gücünden faydalanmak isteyen devletin politik görüşlerini dünyanın geri kalanına kabul ettirme şansını arttıran bir nedenle kullanılmış olabilir. Bunun dışında tamamen yazarın şahsi politik görüşlerini ifade ettiği bir kitap olması da olasıdır. Tüm bunlara rağmen gerçek kaynağı ne olursa olsun Robinson’un ürettiği İspanyol-Portekiz-Çin karşıtı fikirler romanda sık sık yer bulmuştur. Adadan kurtulup döndüğünde adaya yerleşmelerine yardımcı olduğu Avrupalılar artık ona kurtarıcıları veya yöneticileri gibi davranmakta, bu da Robinson’un kendisini adalet ve tanrı kurallarına göre hüküm vererek tebasını hoş tutan bir hükümdar gibi algılamasına sebep olmaktadır. Hatta tanıştığı Rus sürgünlere, halkının yöneticisini daha çok sevme kıyaslaması yapıldığında, Rus Çarından daha üstün olduğunu iddia eder. Onun bu üstün vasıflarını gören Tanrı sık sık karşısına bu iyilik ve adaletini kullanma şansını verecektir. Bu anlamda aslında yazar, Robinson ve onun sahip olduğu yeteneklerle tipik İngiliz sömürücüsüne karşılaşacağı barbar ve vahşilere nasıl davranması gerektiği konusunda yol yordam göstermekte, örnek Crusoe ıssız adada 28 yıl yalnız yaşamıştır. "Robinson Crusoe", ıssız bir adada batık bir maceracı hakkında. Robinson Crusoe, şiddetli bir fırtınanın ardından kaza geçirdi. Tek kurtulan oydu ve hemen bir barınak kurmaya ve hayatta kalmak için yiyecek aramaya başladı. Batık gemiden mümkün olduğunca kurtarmaya ve yararlı olduğunu düşündüğü şeyleri kurtarmaya çalıştı. Bir dergide yazmaya başladı, böylece adadayken ona ne olduğunu hatırlayabilecekti. Balıkçılık ve tarım da dahil olmak üzere birçok yararlı beceri öğrendi. Adadaki zamanlarında, Crusoe Tanrı ile konuşmaya ve onun dini inançlarını değerlendirmeye başladı. Adada 15 yıl geçirdikten sonra, Crusoe kumda ayak izlerini keşfetti ancak hiçbir insan izi yoktu. Yıllar sonra adada yamyamları gördü. Onları bir süre sonra tekrar gördü ve kaçan bir kurban fark etti. Crusoe, kurbanın yılın başlarında tespit ettiği bir gemi enkazından kurtulmayı başardığını düşündü. Crusoe onu kurtardı, Cuma adını verdi ve nasıl İngilizce konuşulacağını öğretti. Crusoe ve Cuma günü, geminin kaptanının bir isyana kaçmasına yardım ettikten sonra adadan kurtarıldı. İngiltere'de bir kez, Crusoe zengin olduğunu keşfetti. Evli ve üç çocuğu vardı, ancak Crusoe hala maceralarına devam etmek istedi. ESER ADI Robinson CRUSOEYAZAR ADI Daniel DEFUREBASIMEVİ Bilgi YayıneviBASIM YILI -1994BASKI SAYISI Üçüncü BaskıÇEVİREN Ayla ŞENTÜRKSAYFA SAYISI 213YAZAR HAKKINDA BİLGİ Lodra’da doğdu. Gerçekciliği benimseyen ilk İngiliz yazardır. Yoksul bir ailenin çocuğudur. Babası ailenin geçimini kasaplık yaparak sağlamakta idi. Yazar geçimin sağlamak için çeşitli işlere girip çıkmıştır. Avrupanın çeşitli ülkelerini dolaşarak armotörlük ve politik alanda önemli rol oynamıştır. Yazmaya 22 yaşında din adamları aleyhine bir broşür yayınlamakla başladı. 1685 deMouncount Dükünün emri altındaki ihtilalcilere katıldı ve cezalandırılmaktan zor kurtuldu. 1701 yılında hiciv şiiri “Gerçek İngiliz’i” yayınladı. Hükümet aleyhine yazdığı yazılar yüzünden hapse Çıktıktan sonra Peview adında bir dergi önemli eseri Robinson Crusoe’yi yazdığı zaman 60 yaşına gelmişti. 1731 yılında Londra’da ÖZETİ Robinson Crusoe orta halli bir İngiliz ailenin çocuğu idi . Babası Robinsonun iyi bir iş tutup sakin bir hayat sürmesini arzuladığı halde,Robinson denizlere açılıp maceracı bir hayat sürmeye öylsine can atıyorduki, en sonunda evinde daha fazla kaşlamayacağını haberi olmadan ilk yolculuğa mütiş bir fırtınaya öyle bir deniz tutmuştuki karaya sağsalim kavuşamamaktan bir çıksam bir daha denizlerin adını anmıyacağım diye düşünüyordu. Karaya sağsalim çıktıktan sonra arzuları yeniden başlıyarak Avurpaya mal götüren bir gemiye gemiyi birFas korsan esir kıyılarında bir limana esir olarak hayatı öyle zor şartlar altında geçiyorduki ilk fırsatta küçük bir sanadala atlatıp Portekiz yük gemisi onu buldu ve Birezilya’ya bıraktı. Bir İngiliz çifti ona Afrikaya gidip köle getirmesini önerince Robinson’un denizlere açılma arzusu yeniden uyandı,geçirdiklerini unutarak yeniden yola yolculuk Robinson’unun hayatında bir dönüm noktası oldu ve büyük serüven böyle Güney Amerika Sahillerinden biraz uzakta bir adanın yakınlarında bir kaya çarpıp ve mürettabattan yalnız Robinson onu kıyıya hiç kimse hayvanların bulunduğunu gösteren birbelirtide göze batmış gemiden çeşitli araçlar ve yiyecek alarak adaya sandalla taşıdı. Önce küçük bir tepenin eteğine yelken bezinden bir çadır önce barutunu dikkatle ikinci düşüncesi yiyecek günlerde elinden geldiği kadar az yiyecek geçmeden Robinson gemide mürekkep ve kağıt buldu ve günüügnüne son hatıralarını yazmaya uzun müddet oturacak hale arka tarafında bir mağara buldu ve ilkel araçlarla mağarayı sandalye,raf ve masa bundan sonra adada geçen son yirmidört yılıda ilk günlerden farklı adanın her tarafını gezdi ve adanın diğer yanına bir yazlık ev ve pirinç yetiştire yıl yeni tohumları dikkatle saklıyordu,en sonunda küçük bir tarla ekecek kadar tohumu keçileri yakalayıp onları yakaladı,onlarla eşyalar yaptı,mağarayı genişleterek,dışarıdan gelecek tehlikelere karşı muhafazalı hale getidi. Robinson’un adadaki yirmidördüncü yılının ortasında bir olay,sürdüğü hayatın şeklini buçuk yıl kadar önce adaya vahşilerin geldiğini hehalde başka adadan sanadalla başka bir kabile ile savaşa bir sabah insan kemikleri ve parçalanmış insan eti bularak korkuya geri dönüp kendisini bulmasından vahşillerin bir kısmı adaya döndü,kendilerine ziyafet hazırlığı yaparken Robinson üzerlerine ateş açrak onları yanındaki esirlerden birini alı koymayı adada yalnız onu yakaladığı günün adını diye çağırmaya onun sadık bir kölesi oldu. Bir zaman sonra Robinson,Cuma’ya İngilizce öğretmeyi geldiği adada onyedi beyaz adamın esir olarak tutulduğunu onları kurtararak birlikte uygar dünyaya dönmenin çarelerini araştırmak Cuma büyük bir kayık yaptı ve öbür adaya gitmek üzere sırada adaya yeni bir vahşi topluluğu geldi ve yanlarındada bir miktar daha esir birisi beyaz arasında Cuma’nın babasıda iki esiri kurtarmayı onyedi beyaz esirden biri olan İspanyola elinden geldiği kadar iyiy adasını bir düşman kabile istila etmişti ve oradaki beyaz esirlerin hayatı tehlikedeydi. Robinson İspanyolu ve Cuma’nın babasını öbür esirleri kurtarmaay dönüşünü beklerken bir İngiliz gemisinin adaya demir attığını geçmeden kaptanla iki adamının gemide isyan çıkartan mürettebat tarafından atıldıklarını ve üç denizci gemiyi almatı babası gelmeden adadan ayrılmak birinde gelip onların ne durumda olduklarını öğrenmeyi tayfalardan beşi İngiltere’ye gidip asılmakatansa adada kalmatı uygun Cuma İngiltere’ye yıl süren ayrılıktan sonra1687 Haziranın’da ana vatanına geldiği zaman hiç kimsenin tanımadığı bir Robinson’un maceraları bukadarlada evini bulunduğu yere gelince,annesiyle babasının ve yakınlarının çoğu iki kız kardeşiyle bir erkek kardeşinin sağ kaladıklarını onu İngiltere’de tutan hiçbirşey kalmadığını gören Robinson Lizbon’a mallarını öğrendiklerinden memun şekilde İngiltere’ye ve üç çoçuğu oldu. Karısı öldükten sonra 1695’de yeğenin kaptanlık ettiği bir gemiye binerek Doğu Adalarına ve Çin’e gitmek üzere yola Robinson’un adasına da İngiliz gemiciler yerli kabilenin kızları ile evlendiklerini ve adanın nüfusunun günden güne artmakta olduğunu gördü. Küçük kolonini emniyet ve huzur içinde olduğunu anladıktan sonra Cuma ile Robinson yine gemiye binipo denize giderken gemiye vahşiler hücüm sırasında Cuma sonra Robinson Ümit Burnu’nu dolaştı ve Çine gelince Rob burada bırakılmasını istediler. Rob Çinden sibiryaya giden bir kervana katıldı. En sonunda İngiltereye vardı 54 yıllık ömrünün büyük bölümünü vatanından uzakta macera peşinde geçirmişti. Artık hayatınıngeri kalan kısmınıda vatanında sukunet içinde dönüşü olmayan o büyük yoculuğa yavaş yavaş hazırlanmakla geçirecektir. ESER HAKKINDA BİLGİ Gerçekci roman türünün en güzel örneklerinden olan Robinson Crusoe yazıldığı zamanyayınevleri bu romanı basmak istemediler. Bu eserin okuyucu bulamayacağından kuşku duyuyorlardı. Eserde karekterlerden çok sürüvene önem karakterleri gerçekçi bir dille anlatılmasına rağmen onların ruhlarından ve iç dünyalrından pekaz söz bilinmeyen ve işlenmeyen ve işlenmemiş cesaretin simgesi olarak ele Robinson tek başına ıssız bir adada kalmasına rağmen sadece elindekini kullanarak kalmaz,adada kendine özgü birde uygarlık kurarar. ESERİN ANAFİKRİBana göre eserin ana fikri insanın ne olursa olsun hayattan kopmaması gerektiğini,elindeki imkanları değerlendirerek yaşama sımsıkı sarılması gerektiğidir. BAŞLICA KİŞİLER ROBİNSONEserin maceracı bir kişiliğe sahip olup hayata sımsıkı bağlıve elindeki imkanları iyi kullanmasını bilen bir insandır. CUMARobinson’un vahşilerin elinden kurtardığı bir ve çalışkan bir insandır. Daniel Defoe tarafından yazılan Robinson Crusoe, realist romanların en güzel örneklerinden biridir. Kahramanlarının karakterleri gerçekçi bir dille anlatılmış ama onların ruhsal durumlarından pek az söz edilmiştir. Eserde romanın kahramanı Robinson Crusoe’nun serüvenleri anlatılmıştır. Robinson Crusoe Romanının Özeti Orta halli bir İngiliz ailenin çocuğu olan Robinson denizlere açılıp dünyayı dolaşmak, serüvenler yaşamak istemektedir. Ailesi ise iyi bir işte sakin bir hayat sürmesini istemektedir. Bir gece ailesinden gizli, bir ticaret gemisiyle denizlere açılır. Gemi şiddetli bir fırtınaya yakalanır. Robinson yola çıktığına pişman olur. Gemi karaya ulaşmadan Afrika sularında Faslı korsanlarca ele geçirilir. Robinson bir süre esir yaşamı sürer. Bir ara fırsatını bulup bir sandalla deniz yoluyla kaçmaya çalışır. Onu bir Portekiz gemisi bulur, Brezilya’ya götürür. Artık denizciliğe tövbe etmiştir. Ne var ki bir İngiliz çiftçi ona Afrika’dan köle getirme işini teklif edince ettiği tövbeyi unutur, tekrar denizlere açılır. Gemi Güney Amerika sahillerinin biraz uzağındaki bir adaya yaklaşırken kayalıklara çarpıp batar. Sadece Robinson adaya sağ olarak çıkabilir. Adada ne yerli ne beyaz kimse yaşamamaktadır. İhtiyaçlarını batan geminin enkazından getirdiği yiyecek ve araç gereçle giderir. Barınak yapar, tahıl yetiştirir, yabani keçileri ehlileştirir. Adadaki yirmi üç yılı böyle geçmiştir. Yirmi dördüncü yılın ortalarında bir gün Robinson adanın öbür tarafında başka bir adadan gelmiş olan yerlilerin savaştığını görür. Robinson onların bir daha gelmesinden korkup yıllardır sakladığı barut ve silahını hazırlar. Sonraki gün yerliler yine gelince Robinson silahıyla onlara ateş eder. Yerliler ellerindeki bir esiri bırakıp kaçar. Robinson bu esir yerliye “Cuma” adını verir, biraz İngilizce öğretir. Cuma’dan diğer adada 17 tane beyaz esir olduğunu öğrenir. Onları kurtarmak üzere tekne yaparlar. Tam gidecekleri gün adaya başka yerliler bir beyaz birkaç da yerli esirle gelirler. Beyaz olan, İspanyol, yerli esirlerden biri de Cuma’nın babasıdır. Robinson ve Cuma İspanyol’la Cuma’nın babasını kurtarırlar. Cuma’nın babasıyla İspanyol geldikleri adada kalan yerli ve beyaz esirleri kurtarmak için geri döner. O günlerde Robinson’un adasına bir İngiliz gemisi demirler. Gemide isyan çıkar. Kaptan ve iki adamı denize atılır. Robinson, Cuma ve bu üç gemici, gemiyi tekrar ete geçirir. Cuma’nın babasıyla İspanyol’u beklerler. Onlar gelmeyince İngiltere’ye dönüp cezalandırılmak istemeyen isyancıları adada bırakan Robinson, Cuma ve diğer üç denizci İngiltere’ye gider. 1687 Aradan geçen otuz beş yılda Robinson’un anne-babası ölmüş, iki oğlu, iki kız kardeşi bir de erkek kardeşi hayattadır. Robinson tekrar evlenir, üç çocuğu olur. 1695’te karısı ölür. Robinson yeğeninin kaptanlığını yaptığı gemiyle Çin’e gitmeye karar verir ve üzere olan gemiye atlar, Çin’e doğru yola Robinson’un adasına uğrarlar. Adada kalan esir beyazlar ve isyancı İspanyollar yerlilerle evlenmiş hep beraber mutlu bir yaşam sürmektedir. Buna sevinen Robinson ve Cuma Çin’e doğru yola devam eder. Brezilya yakınlarında yerliler gemiye saldırır. Cuma ölür. Yolculuk devam eder. Mürettebat, kendilerine öğüt veren Robinson’un öğütlerinden sıkıldığı için Çin’de onu bıraktırır. Robinson kervanlarla kara yoluyla İngiltere’ye ulaşmayı başarır. Robinson’un geride bıraktığı ömrü serüvenlerle geçmiştir, o artık kalan ömrünü dönüşü olmayan büyük yolculuğa hazırlanmakla geçirir. Robinson Crusoe 1719; Robinson Crusoe, 1946, 1991 ve Moll Flanders’ın 1722; Yosma, Moll Flanders, 1966 yazarı olarak tanınır. Daniel Defoe Kimdir? 1660’ta Londra’da doğmuş, yine 24 Nisan 1731’de Londra’da ölmüştür. İngiliz romancı ve gazetecidir. Gençlik Yılları James Foe adlı Flaman asıllı ve varlıklı bir mum imalatçısının oğluydu. Otuz beşine doğru kullanmaya başladığı “Defoe” soyadının özgün aile adı olduğu sanılır. Babası İngiltere Kilisesi’nden ayrılma yanlılarındandı. Bu yüzden oğlunu Oxford ya da Cambridge’e gönderemedi. Newington Green’de Rev. Charles Morton’ın yönettiği akademiye gönderilen Defoe, burada bir İngiliz üniversitesinde görebileceğinden daha kapsamlı ve yer yer daha nitelikli bir öğrenim gördü. Presbiteryen papazı olmak üzere yetiştirilmekle birlikte papaz olmamaya karar veren Defoe 1683’te ticarete atıldı. “Sevgili konusu” ticaret, yaşamının en değişmez ilgi alanlarından biri olacaktı. Çeşitli malların alım satımıyla uğraştı yurt içinde ve dışında çok yer dolaştı; birçok bakımdan çağının ilerisinde sayılabilecek isabetli ve akıllı bir iktisat kuramcısı oldu; gene de şu ya da bu biçimde şanssızlıktan kurtulamadı ve kendisi için şu dizeleri yazdı; “Benim kadar kısmeti değişen yoktur. Tam on üç kez zengin oldum ve yoksul”. 1692’de 17 bin sterlin borçla iflas etti. Düşüncesizce spekülasyonlara ve yatırımlara girişme eğiliminde olduğunu, zaman zaman ilkelerine ters düşen davranışlarda bulunduğunu kendisi de kabul etmişti. İflasının başlıca nedeni ise Fransa savaşı sırasında sigorta ettiği gemiler yüzünden uğradığı kayıplardı; Defoe bu tarihte iflas eden 19 “tüccar sigortacı” arasındaydı. 1713’te siyasal nedenlerle tutuklu bulunduğu sırada Tilbury’deki tuğla ve kiremit işi batınca gene ağır kayıplara uğradı. Bu tarihten sonra bir daha ticaretle uğraşmadı. 1684’te evlendiği Mary Tuffley İngiltere Kilisesine karşı olan varlıklı bir tüccarının kızıydı. Ömrü boyunca süren bu evlilikten Defoe’nun ikisi küçük yaşta ölen sekiz çocuğu oldu. Olgunluk Dönemi ve Eserleri Politikayla da ilgilenen Defoe’nun siyasal yergi broşürlerinin ilki 1683’te yayımlandı. 1685’te Katolik II. James tahta çıkınca koyu bir muhalif olarak Monmouth dükünün ayaklanmasına katıldı ve felaketle sonuçlanan Sedgemoor Çarpışması’ndan 1685 sonra canım zor kurtardı. Üç yıl sonra James Fransa’ya kaçınca, Oranj prensi III. William’ın ordusunu karşılamaya gitti. Saltanatı süresince William’ı destekleyerek onun önde gelen yazarlarından oldu. 1701’de nükteli şiiri The True-Born Englishman Safkan İngiliz yayımlandı. Çok tutulan bu yapıt okunabilirliğini ve ırk ayrımının geçersizliğini ortaya koyması bakımından güncelliğini hâlâ korur. 1701’de Kent ilinin beylerinden beş kişi savaş olasılığı karşısında savunma hazırlıklarının artırılmasını isteyen bir dilekçeyi o sırada Tory denetiminde bulunan Avam Kamarası’na sundular ve yasalara aykırı olarak tutuklandılar. Ertesi sabah Defoe “yaklaşık 16 seçkin beyin korumasında” Avam Kamarası başkanı Robert Harley’e “Legion’s Memorial” Alayın Muhtırası adlı ünlü belgeyi sundu. Belgede sözünü hiç sakınmadan, “Kralın kölesi olmayan Ingilizlerin parlamentonun da kölesi olamayacaklarına” Avam Kamarası’nın dikkatini çekiyordu. Girişim etkili oldu; Kentli tutuklular salıverildiler ve Londralılar Defoe onuruna kutlama törenleri düzenlediler. Defoe’nun ömrü boyunca övündüğü bu kahramanca çıkış Tory’lerin gözünde sindirilmesi gereken tehlikeli kişi damgasını yemesine neden oldu. Din ile siyasetin ayrılmadığı bu dönemde Tory’lerin muhalifler üstündeki baskıları artırması üzerine Defoe belki de en ünlü ve ustaca yergisi olan “The Shortest-Way With The Dissenters”ı 1702; Ayrılıkçılarla Başetmenin En Kestirme Yolu yazdı. Broşür sanki Katolik ayin usullerinin benimsenmesini savunanların açısından, ama gerçekte savunduklarının saçmalığını göstererek onları küçük düşürmek için yazılmıştı. Kitap çok sattı, ama hilesi ortaya çıkınca her iki tarafın da şimşeklerini üstüne çekti. Yergiyi ciddiye alan taraflar farklı nedenlerle de olsa alay edildiklerini anlayınca büyük tepki gösterdiler. Defoe yayın yoluyla isyana teşvik suçundan yargılandı ve Mayıs 1703’te tutuklandı. Yakalayana ödül vaat eden ilanda yazar orta boylu, zayıf, esmer tenli, koyu kahverengi saçlı ama peruk takan, gaga burunlu, sivri çeneli, gri gözlü, ağız kenarında büyükçe bir beni olan biri olarak betimleniyordu. Önerilere uyarak suçunu kabul edip mahkemenin insafına sığındıysa da, gördüğü davranış hiç insaflı olmadı; para cezasından başka üç kez de teşhir cezasına çarptırıldı. Dava siyasal amaçlıydı ve Defoe bazı Whig ileri gelenlerini ele vermesi için zorlandı, ama istenen amaca ulaşılamadı. Defoe cezasını çekmeyi beklerken “Hymn to the Pillory”yi 1703; Teşhir Cezasına Övgü yazacak kadar yürekliydi. Böylece cezanın bir tür zafere dönüşmesini sağladı; boyun ve kollarının geçirildiği teşhir aracı çiçeklerle süslendi; şiiri sokaldarda satılırken seyre gelen halk da şerefine kadeh kaldırdı. Defoe, Newgate Hapishanesine geri götürüldü; Tilbury’deki işinin battığı bu dönemde kalabalık ailesinin geçimi en büyük kaygısıydı. Robert Harley’e başvurusu çeşitli ertelemelerden sonra salıverilmesini sağladı. Yardımlarına karşılık Harley de Defoe’nun yazarlığından ve istihbarat ajanı olarak hizmetinden yararlanacaktı. Defoe dört bir yanı dolaşarak, raporlar hazırlayarak, öğütlerini kaleme alıp yergiler yazarak efendilerine canı gönülden hizmet etti. Birkaç kez, özellikle de 1707 Birleşme Yasası sırasında İskoçya’ya giderek Harley’e kamuoyu ile ilgili bilgiler verdi. Sonradan yayımladığı Tour Through the Whole Island of Great Britain 1724-26,3 cilt; Boydan Boya Büyük Britanya Gezisi adlı aydınlatıcı yapıtında çoğunlukla bu gözlemlerinden yararlanmıştı. Defoe’nun Kraliçe Anne dönemine rastlayan en başarılı girişiminin ise Review adlı süreli yayını olduğu söylenebilir. Bu ciddi, etkili ve uzun ömürlü yayım 1704-1713 arasında hemen hemen tek başına doldurdu. Başlangıçta haftalık olan yayın 1705’te haftada üç kez çıkmaya başladı. Defoe siyasal düşmanlarının çeşitli bahaneleriyle kısa sürelerle hapiste kaldığı 1713’te bile yayını sürdürmeyi başardı. Review fiilen hükümetin başlıca yayın organıydı. Zaman zaman gösterdiği bağımsız tavra karşın Defoe ılımlı Tory çizgisinden ayrılmadı, ama politikanın yanı sıra güncel sorunları, din, ticaret, ahlak, davranış kuralları gibi konulan da gündeme getirdi. Review, Richard Steele ve Joseph Addison’ın The Tatler’ı ve The Spectator’ı gibi sonraki deneme dergilerinin ve gazeteciliğin gelişmesinde önemli rol oynadı. Yaşlılık Dönemi ve Eserleri I. George’un tahta çıkmasıyla 1714 Tory’ler iktidardan düştü, ama iktidara gelen Whig’ler de De-foe’nun değerini kabul etti. Böylece Defoe zamanın hükümeti adına yazmayı ve ha-beralma hizmetini sürdürdü. Bu dönemde çok sayıdaki didaktik yapıtı arasında en çok tanınan ve sevileni olan The Family Instruc-torı 1715; Aile Eğitmeni yazdı, ama Defoe’ya ölümsüzlüğü sağlayan 1719’da yayımlanan Robinson Crusoe oldu. Alexander Selkirk gibi gezginlerin ve kazazedelerin anılarından da yararlandığı iki bölümlü kitabın tam adı The Life and Strange Sıırprizing Adventııres of Robinson Crusoe, of York, Mariner. Written by Himself ve The Farther Adventııres of Robinson Crusoe; Being The Second and Last Part of his Life 1719 idi. Bir Alman eleştirmenin “dünya kitabı” olarak tanımladığı yapıtın sayısız baskısı, çevirisi ve uyarlaması yapıldı. Örneğin, Türkçedeki ilk baskısı 1864’te Robenson Hikâyesi adıyla yapıldı. 40’ı aşkın Türkçe baskıda Hikâyemi Robenson 1870. Robenson 1886, Issız Adada 28 Yıl 1938, Robinson Crusoe 1946, 1991, Robinson Crusoe Issız Adada 1955, 1977 ve Robinson Adası 1972 gibi adlar da kullanıldı. Bir “dünya kitabı” sayılmasının asıl nedeni, Defoe’nun her okurun şu ya da bu biçimde özdeşleşebileceği bir kahraman ya da bir durum yaratmada gösterdiği başarıydı. Moll Flanders 1722; Yosma, Moll Flanders, 1966, A Journal of the Plague Year 1722; Veba Yılı Günlüğü ve Colonel Jack 1722; Albay Jack gibi romanlannda da görüldüğü üzere Defoe Robinson Crusoe’da insan doğasını kavrama gücünü ortaya koyar. Romanlarında ele aldığı erkek ve kadın tipleri hep alışılmadık koşullar içindedir; hepsi de yalnızdır ve sürekli yaşam kavgası verirler. Gene de bu karakterler sıradan kişilerdir ve Defoe birinci şahsın ağzından yazarak onların beyinlerine nüfuz etmeye, dürtülerini çözümlemeye çalışır. Ayrıntılarda seçici değilmiş gibi görünse de bunların yardımıyla bütünsel bir dünya kurmayı başarır. Romanlarının başlıca kusurları biçimden yoksunluk, aşın ısrarlı bir ahlakçılık, zaman zaman gösterdiği savrukluk ve safdilliktir. Defoe’nun alanı dardır, ama bu alan içinde güçlü bir romanadır ve yalın, dolaysız üslubuyla öbür yapıtlarında olduğu gibi okuyucunun ilgisini çekmeyi başarır. 1724’te yayımladığı Roxana Defoe’nun son büyük yapıtı oldu, ama bozulan sağlığına karşın son yıllarında bile üretken ve girişimci bir yazar olmayı sürdürdü. Değerlendirme Çok çeşitli ve kapsamlı yapıtlar veren Defoe İngiliz romanının ve çağdaş gazeteciliğin babası sayılır. 1701’de çıkan The True-Born Englishman’in o güne değin İngiliz dilinde yayımlanan şiirler arasında en yüksek satışa ulaştığı söylenir. Pek çok yönden anlaşılmaz bir kişiliği olan Defoe çok düşman kazanmış, ikiyüzlülük, sahtekârlık, şüpheli davranışlarda bulunmak ve rüşvet yemekle suçlanmıştır. Politikada hem Tory’lere hem de Whig’lere hizmet ettiği bir gerçektir. Önce Tory’ler adına gizli ajanlık yapmış, ardından aşın Tory yanlısı gazetelere sızıp onları yumuşatarak Whig’lere hizmet etmiştir. Her zaman, amacın araçlardan önemli olduğunu savunan Defoe orta yoldan ayrılmamalarını öğütlediği ve desteklediği kişilere ustaca yardım eden şaşmaz bir ılımlılık yanlısı olarak da tanımlanabilir. Şiddetli bir partizanlık döneminde yazılan ve eylemleriyle parti ve din çekişmelerim yumuşatmaya çabalamıştır. Elli dokuz yaşındayken dikkate değer bir dizi romanın ilki olan Robinson Crusoe ile ve önündeki beş yıl boyunca tükenmez enerjisinin çoğunu verdiği öbür romanlarıyla yepyeni bir mesleğe atılmıştır. Böylelikle de üstün gazetecilik yetilerini etkinliklerle dolu bir yaşamın birikmiş deneyimleriyle bir araya getirerek güçlü yapıtlar yaratmıştır. Hem birey, hem de yazar olarak yaşamını iki önemli olgu yönlendirmiştir. Bunlardan birincisi resmi kiliseye karşı bir ortamda yetişmesi, öbürü 30 yaşlarından başlayarak bir türlü yakasını borçlardan kurtaramamış olmasıdır. İngiltere Kilisesi’ne bağlı olmaması Defoe’nun 18. yüzyıl edebiyatının kibar dünyasından dışlanmasına yol açmıştır. Jonathan Swift ondan küçümsemeyle “teşhir edilen o herif” diye söz eder ve adını anmaz. Alexander Pope da içten içe Defoe’nun yazarlık başansını övdüğü halde The Dunciad taşlamasında ona da bir yer ayırmaktan geri kalmaz. Defoe’nun son yılları alacaklılar ile arasındaki hukuksal anlaşmazlıklarla geçmiştir. Diğer Önemli Eserleri An Essay upon Projects 1967; Birkaç Tasarı Üzerine Deneme, “An Argument Shewing. That a Standing Army, With Consent of Parliament. Is not Inconsistent with a Free Government” 1698; Parlamentonun Oluruyla Sürekli Ordu Bulundurmanın Bağımsız Yönetime Aykırı Düşmeyeceğini Kanıtlayan Görüşler, “The Two Great Ouestions Consider’d” 1700; İki Büyük Sorun Üzerine Düşünceler, Giving Alms no Charity, And Employing the Poor A Grievance to the Nation, 1704; Sadaka Vermekle Hayır İşlenmez ve Yoksulların İstihdamı Ulus İçin Bir Dert Kaynağıdır. The History of the Union of Great Britain 1709; Büyük Britanya Birliğinin Tarihi. The History Of The Life and Adventures Of Mr. Duncan Campbell, A Gentleman, who, tho’ Deaf and Dumb, ıvrites down any Stranger’s Name at first Sight; with their future Contingencies of Fortune 1720; Bay Duncan Campbell in Yaşamı ve Serüvenleri; Sağır ve Dilsiz Olduğu Halde Her Yabancının Adını ve Geleceğini Bir Bakışta Yazan Beyefendi, Memoirs of a Cavalier 1720; Bir Süvarinin Anıları, The Life, Adventures, and Pyracies, Of the Famotts Captain Singleton 1720; Ünlü Kaplan Singleton’un Yaşamı. Serüvenleri ve Korsanlıkları, Serious Reflections During the Life and Surprising Adventures of Robinson Crusoe With His Vision Of The Angelick World 1720; Robinson Crusoe’nun Yaşamı ve Şaşırtıcı Serüvenleri sırasında Ciddi Düşünceleri ve Öbür Dünya Görüşü, A Narrative of ali the Robberies, Escapes, etc. of John Sheppard 1724; John Sheppard ın Soygunlarının, Kaçışlarının vb. Anlatısı. “A New Voyage Round The World, By A Course never sailed before” 1725, 1724 yerine; Hiç Denenmemiş Bir RotadaYeni Bir Dünya Gezisi. The Complete English Tradesman 1725; İngiliz Tacirinin Elkitabı, The Political History of the Devil, As Well Ancient as Modern 1726; Geçmişte ve Günümüzde Şeytanın Siyasal Tarihi, Mere Nature Delineated Or A Body without a soul…also a brief dissertation upon the usefulness and necessity of fools, whether political or natural 1726; Katıksız Doğanın Tanımı; ya da Ruhsuz Beden…Aynı Zamanda Gerek Siyasette Gerek Doğada Aptalların Gerekliliği ve Yararlılığı Üzerine Özlü Bir İnceleme, “Some Considera-tions upon Street-Walkers. With a Proposal lor Lessening the Present Number of them” 1726; Sokak Kadınlan Üzerine Bazı Düşünceler. Sayılannı Azaltmak İçin Bir Öneri. A Plan of The English Commerce 1728; İngiliz Ticaretinin Planı, The Compleat English Gentleman ös 1890; Her Yönüyle İngiliz Centilmeni. Daniel Defoe Başlıca Eserleri Robinson Crusoe 1719, Robinson Crusoe’nun Yeni Serüvenleri 1719, Robinson Crusoe’nun Yaşamı ve Olağanüstü Serüvenleri Boyunca Ciddi Düşünceleri 1720, A Journal of the Plague Year 1722; Veba Yılı Günlüğü, Colonel Jack 1722; Albay Jack, Moll Flanders 1722; Yosma, Moll Flanders, Roxana 1724. Kategoriler Adam, ahlak, aile, Anne, at, ayı, bağ, büyü, deniz, dünya, gece, gemi, göz, güzel, insan, kadın, kent, kız, kral, kraliçe, mutlu, para, tüccar, Yoksul, zengin

robinson crusoe özeti ingilizce kısa